Raşitizm, kemiklerde kalsiyum depolanmasının yetersiz olmasına bağlı olarak ortaya çıkan şekil bozukluklarına verilen genel addır. Nedenleri çeşitlidir. Her yaşta görülebilir. En sık olarak görülen, dolayısıyla raşitizm denilince ilk akla gelen D vitamini eksikliğine bağlı olarak süt çocukluğu döneminde gelişen raşitizmdir.
D vitamini, diğer vitaminlerin çoğundan farklı olarak besinlerle alınmasının yanında, Güneş ışığının yardımı ile ciltte yapılır. Ciltte yapılan bu D vitamini, vücudun gereksinimini karşılayan temel kaynaktır. Besinlerle alınan ya da ciltte yapılan D vitamini, karaciğerde ve böbreklerde bir dizi işlemden geçerek etki gücü en yüksek olan D vitamini şekline dönüşür.
D vitamini eksikliği de bu aşamalardan herhangi birindeki bir soruna bağlı olarak gelişebilir; Güneş ışığına yeterince maruz kalmamak, D vitamini ve kalsiyumdan zengin besinler almamak, bağırsaklardan emilim bozukluğu, karaciğer ya da böbrek yetersizliği gibi. Bunlara ek olarak, uzun süreli olarak kullanılan bazı ilaçlar da D vitamini metabolizmasını etkileyerek raşitizme yolaçabilir. Epilepsi (sara hastalığı) tedavisinde kullanılan Difenilhidantoin (epdantoin) ve fenobarbital (luminal), bu ilaçlar arasında yeralır.
D Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?
Eğer besinler, özel olarak D vitamini açısından zenginleştirilmemişse, genellikle sıradan bir beslenme, günlük gereksinimi karşılamaya yetmez. Bunun istisnası balık ürünleri, özellikle balık yağıdır.
Anne Sütünde Yeterince D Vitamini Var mıdır?
Anne sütündeki D vitamini miktarı 12-60 IU cıvarındadır. Bu miktar günlük D vitamini ihtiyacı olarak saptanan 400 IU’e kıyasla azdır. Anne sütündeki D vitamininin daha kolay emildiği, dolayısı ile daha etkin olduğu ileri sürülse de, bugün anne sütünün tek başına süt çocuğunun D vitamini gereksinimini karşılamayacağına inanılmaktadır. Bu durum, özellikle annede D vitamini eksikliği varsa daha büyük önem taşır.
Ana rahminde fetusun D vitamini ihtiyacı, annenin depolarından karşılanır. Fetus doğumdan sonra kendini bir süre idare edebilecek kadar D vitaminini de çeşitli dokularında depolar. Eğer annede D vitamini depoları yeterli değilse, bebek ya D vitamini eksik olarak, ya da yetersiz D vitamini depolamış olarak doğar. Bu durum da doğumdan sonra yeterli D vitamini alınmaz ya da yeterince Güneş ışığına maruz kalınmazsa D vitamini eksikliğine bağlı raşitizmin oluşmasını kolaylaştırır.
Raşitizmin Belirtileri
Raşitizmin belirtileri yaşa göre değişir. En sık görüldügü dönem olan ilk yaş içerisindeki belirtiler, kandaki kalsiyum ve fosfor düzeylerinin düşüklüğüne bağlıdır. Bu belirtiler; sebebi izah edilemeyen huzursuzluk gibi belirtilerden, havale geçirmeye kadar değişir.
Raşitizmli bebeklerin kasları gevşek ve güçsüzdür. Bu nedenle geç oturur, geç emekler ve geç yürürler. Buna karşın zekâ gelişimleri bu durumdan etkilenmez. Nedeni bilinmeyen ve hastalıkla ilişkisi kesin olarak gösterilmemiş ama anneler tarafından sıkça söylenen bir belirti de baş terlemesidir.
Raşitizmin diğer belirtileri ise kemiklerde kalsiyum birikiminin yetersizliğine bağlıdır. Bıngıldak, yaşa göre büyüktür ve kapanması gecikir. El ve ayak bilekleri geniştir. Kaburgaların üzerinde tesbih tanesi gibi şişkinlikler farkedilebilir. Göğüs kafesinin alt kısmında oluk benzeri bir çökme oluşabilir. Diş çıkması gecikir.
Raşitizmli çocukların alınları geniş ve belirgin, karınlari ise şiş gözükür. Eğer hastalık tedavi edilmezse büyüme yavaşlar ve bir süre sonra çocuk boyca yaşıtlarına göre geri kalır. Çocuk yürümeye başladıktan sonraki en önemli bulgu bacaklardaki eğriliktir (O ya da V bacak).
Bu belirtilerin önemli bir kısmı raşitizme özgü değildir. Bununla beraber bu belirtilerin birkaçı biraraya gelirse raşitizm bulunup bulunmadığına ilişkin tetkiklerin yapılması gereklidir.
Raşitizm nadir de olsa başka durumlarda da ortaya çıkabilir. Bu durumlar ya böbrek hastalıklarına, ya da doğuştan beri bulunup belirtilerini daha geç dönemde veren genetik/ailevi bozukluklara bağlıdırlar. Bu hastalıkların sonuçları ve tedavisi her birine özgü olduğu için, D vitamini eksikliğine bağlı raşitizmden ayırdedilmesi önemlidir.
Raşitizmin Teşhisi
Çoğunlukla klinik bulgular teşhis için yeterli olmakla beraber, kesin teşhis için ya kemik filmi çekilmesi ve/veya kan tahlili ile kalsiyum, fosfor ve alkalen fosfataz düzeylerinin ölçülmesi gerekli olacaktır.
Raşitizmin Tedavisi
Raşitizmin tedavisi oldukça kolaydır. Tedavinin esası, eksikliğin giderilip, depoları doldurmaya yetecek D vitamininin verilmesinden ibarettir. Tedavi, çok nadir durumlar dışında ağız yolu ile verilir. D vitamini hergün günlük ihtiyacın 5-20 misli dozda (2000-8000 IU/gün) ve iki ila üç ay süre ile verilir.
Bir başka tedavi yolu da yüksek doz D vitamininin (600 000 IU) bir defada ağızdan verilmesidir. Her iki tedavinin de kendine özgü avantaj ve dezavantajları olup, hangi tedavinin seçileceği kararı doktor tarafindan verilmelidir. Eğer kalsiyum eksikliğine bağlı belirtiler ağırsa ve kalsiyum düzeyleri düşükse tedaviye ağız yolu ile kalsiyum verilmesi de eklenir.
D vitamini, gereğinden uzun veya fazla dozda kullanıldığı takdirde D vitamini zehirlenmesi denilen, böbrek yetmezliği ve ölüme kadar gidebilecek bir hastalığa yolaçabilir. Bu nedenle D vitamini tedavisinin doktor kontrolünde uygulanması gereklidir.
Raşitizmden Korunma Yolları
Raşitizmden korunmanın temel koşulu gebe ve emzikli annelerle çocukların yeterince Güneş ışığına maruz kalmalarının sağlanmasıdır. D vitamini yapımını sağlayan ultraviyole ışını, pencere camından geçmez. Bu nedenle arzu edilen yararın sağlanabilmesi için Güneş ışığına direkt olarak maruz kalınması gereklidir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada, sadece bez bağlı olarak haftada 10 dakika, baş, yüz, el ve ayaklar açık olarak haftada 2 saat Güneş ışığında bulunmanın, korunmak için yeterli olduğu gösterilmiştir. Bu sürenin yarı çıplak olarak günde 10 dakikadan, giysili olarak ise günde 30 dakikadan daha fazla olması daha faydalıdır.
Annelerin, bebeklerin en önemli D vitamini kaynağı olduğu akılda tutulmalı ve gebe ya da emzikli kadınlar da benzer şekilde Güneş ışığına maruz kalmaya çalışmalıdırlar. Bu durum dini inanışlar nedeni ile kadınların örtündügü ülkemizde çok daha önemlidir.
Ağız yolu ile D vitamini verilmesi ile de korunma mümkündür. Annelerde D vitamin eksikliği riski de gözönünde tutularak, anne sütü alan tüm çocuklara günde 400 IU D vitamini verilmelidir. Hazır mama ile beslenen çocuklarda bu mamalar yeterince D vitamini içerdiği için böyle bir uygulamaya gerek yoktur.
D vitamini verilmesi, anne sütü kesildikten sonra da devam etmeli ve en az 1 yıl süre ile uygulanmalıdır. Anne sütü ilk dört ile altı ay içerisinde, D vitamini içeriği dışında, çocuğun büyüme ve gelişmesi için tek başına yeterlidir.
Diğer bir önemli korunma yolu da, en sık tüketilen besinlerin, daha hazırlanma aşamasındayken D vitamini yönünden zenginleştirilmesidir. Batı Ülkelerinde 1930’lu yıllardan beri sürdürülen bu uygulama bir miktar başlangıç yatırımı gerektirse de kolay ve ucuz bir yöntemdir. Sadece süt ve ekmeğin D vitamini yönünden zenginleştirilmesi, yalnız raşitizmin değil, ileri yaşlarda D vitamini eksikliği sonucu artan kemik erimesi (osteoporoz) ve buna bağlı kırık riskinin de azalmasına hizmet edecektir.
D Vitamini İle İlgili Yanlış İnanışlar
D vitamini eksikliğinde diş çıkması gecikebilir. Bu nedenle dişlerini çıkarmakta geciken tüm çocuklarda D vitamini verilmesinin yararı olduğu inanışı yaygındır. “Diş iğnesi” adı ile doktor önerisi dışında kullanılan yüksek doz D vitamini enjeksiyonları D vitamini zehirlenmesinin ciddi sonuçlarına neden olabilir.
Diş çıkmasında gecikmenin, çok değişik nedenleri olabilir. D vitamini eksikliği bunlardan sadece biridir. Esas neden bilinmeden diş çıkması geciken her çocuğa yüksek doz D vitamin verilmesi yanlıştır.