Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, erkekte ve kadında eşit oranda görülen kalın bağırsak kanserinin bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer aldığını söyledi.
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, kalın bağırsak kanseri (kolon kanseri) hakkında bilgiler verdi. Kalın bağırsak kanserinin kalın bağırsağın kötü huylu tümörlerinin genel adı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aytuğ, “Büyük çoğunluğu kalın bağırsağın içini döşeyen tabaka hücrelerinden köken alır (adeno kanser)ve çoğunluk ile bağırsağın içine doğru büyüyen polip denilen mantar benzeri oluşumların üzerinde başlar ve farkedilmez ise hızla büyür veya bağırsak duvarı dışına ve vücuttaki diğer organlara kan, akkan (lenf) veya doğrudan komşuluk yolu ile yayılma potansiyeline sahiptir.
KİMLER RİSK ALTINDADIR?
Vakaların çoğunluğunun yüzde 93’ünü 50 yaş üzerinin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Aytuğ, “Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Kadın ve erkekler beraber değerlendirildiğinde kanser ölümlerinin 3. sırasını, erkeklerde kanser ölümlerinin 3. sırasını, kadınlarda ise kanser ölümlerinin 2. sırasında yer alır.
Vakaların yüzde 30-35 kadarı rektum (makata en yakın barsak bölümü), yüzde 25 kadarı sigmoid kalın bağırsak (rektum ile bağırsağın sol tarafında yer alan inen bağırsak bölümü arası), yüzde 40 sol yerleşimli inen bağırsak bölümü, yüzde 10-13 kadarı transvers bağırsak kısmı (kalın bağırsağın çıkan ve inen kısımları arasındaki yatay orta bölümü) ve yüzde 20-25 kadarı da çekum denen kalın bağırsağın inen bağırsağa bağlandığı başlangıç bölümü ve onun devamı olan bağırsağın sağ kısmında yer alan çıkan bölümüdür.
Bizim ülkemiz de dahil tüm dünyada vakaların büyük çoğunluğu makata yakın sol barsak bölümlerinde daha sıklıkla gözlenirken, yurt dışında siyah kökenli kadınlarda bağırsağın başlangıç bölümü olan sağ tarafında (çekum, çıkan bağırsak) daha sık görülme eğilimindedir.
Rahim, yumurtalık veya meme kanseri olan kadınlar, anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya polipleri olanlar, inflamatuar bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit veya crohn ), kolon kanseri olup tedavi görmüş kişilerde riski altındadır. Belirtilen risk faktörlerinin olması, kişide mutlaka kolorektal kanser gelişeceği anlamını taşımaz; sadece oluşma riski diğer kişilere göre artmıştır. Bu nedenle daha dikkatli kontrol ve takiplerle oluşma riskini azaltmaya, eğer oluşur ise de erken tanı ve tedavi yapmaya önem vermelidir” diye konuştu.
KALIN BAĞIRSAK KANSERİNDE KLİNİK BELİRTİLER NELERDİR?
Bağırsak kanseri ile kişilerin bağırsak içi mikrop popülasyonu (intestinal flora) arasında ilişki olabileceğinin düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, şu bilgileri verdi:
“Bağırsak içi bakteriler bağırsağa gelen safraasitleri ve gıdalardaki steroid yapısındaki maddelerden kanseri tetikleyen maddeleri (karsinojen) sentezliyebilmektedir. Kalın bağırsağında polip veya kanser olan hastaların hastalıklı dokularından alınan biyopsilerde kanserli hücre içerisinde koliform bakteri( E.coli) görülme sıklığı kontrol grubundaki bireylerden belirgin yüksek bulunmaktadır. Bunların dışında ailesinde birinci derece akrabalarında kalın bağırsak kanseri olan bireylerin bağırsak kanserine yakalanma riski normal toplumdan 2-3 kat fazladır.
Ayrıca kalıtsal olarak barsak da polip görülme sıklığını arttıran bazı hastalıklarda ( FAP-ailevi polipozis koli sendromu, gardner sendromu; turcot sendromu v.b) kalın barsak kanseri sık görülmektedir.
Bunların dışında Ailevi Polip Dışı Kolorektal Kanser Sendromu (Lynch sendromu) denilen kalıtsal bir hastalıkta, vücudun hücre yenilenmesinde hücre çekirdeği bölünmesindeki hataları onaran koruyucu genlerdeki kalıtsal bozukluk neticesi 40’lı yaşlarda özellikle kalın bağırsağın sağ tarafında yerleşimli (çıkan kolon, çekum) bağırsak kanseri sık görülmektedir.
Ailede kalın bağırsak kanseri öyküsü, sigara içmek, kilolu olmak, ailesinde veya kendisinde polip öyküsü olması, fizik aktivite azlığı, sebze tüketiminin az olması, yüksek miktarda alkol tüketmek (45gr/gün ve fazlası) yüksek yağlı, yüksek proteinli ve düşük lifli batı tipi diyet barsak kanseri açısından risk faktörleri arasındadır.
Aspirin ve /veya nonsteroidantienflamatuvar ilaç tüketimi, süt ürünlerini ve sebzeyi düzenli tüketmek ve kadınlarda hormon tedavisi riski azaltmaktadır.
Ülseratif kolit ve kalın barsak tutulumlu crohn hastalığı gibi kronik iltihapla seyreden bağırsak hastalıklarında hastalığın tutulum derecesi, süresi, kişinin düzenli tedavi görmemesi gibi durumlarda 10 yıldan sonra kalın bağırsak kanseri riski artmaktadır.”