Bağışıklık sisteminin özel hücreleri olan lenfositler özgünlüklerini, yüzey membranında yer alan ve genetik ya da somatik kökeni bilinmeyen antijen reseptörlerine borçludurlar.
Herbiri değişik alt tiplere sahip; T ve B lenfositleri olmak üzere iki çeşit lenfosit vardır.
a) T lenfosit, timus etkisiyle farklılaşan hücrelerdir. Bu farklılaşma ya da T lenfositlerinin timustan geçişi sırasında doğrudan; ya da sıvısal etkenler aracılığıyla dolaylı yoldan gerçekleşir. Fitohemaglütinin (PHA) etkisi altında blast transformasyonu geçirmeleriyle tanınan bu hücreler, gecikmiş aşırı tip duyarlığın temelinde yer alan hücresel bağışıklıktan sorumludur.
T lenfositleri, karakteristik yüzey antijenlerine sahiptir. Bu hücreler immünglobülinleri ne taşır, ne de büyük miktarlarda salgılar; immünolojik açıdan etkilerini hedef hücreyle doğrudan temas kurarak gösterirler.
Ömürlerine bakılarak iki tip lenfosit ayırt edilebilir. Bunlar, ömürleri ortalama 4-5 gün olan kısa ömürlü lenfositlerle, bellek lenfositleri adıyla bilinen ve anamnestik reaksiyonlarda önemli rol oynayan uzun ömürlü lenfositlerdir.
T lenfositleri antijenle temasa geçtiklerinde aktive olarak, blast transformasyonu geçirir ve hücresel immünolojik tepkimelerden sorumlu, yavru-hücreler meydana getirmek üzere parçalanır.
Antijen tarafından uyarılan T lenfositleri, çeşitli metabolik reaksiyonları ve topluca lenfokinler adıyla bilinen, biyolojik bakımdan aktif birçok mediatörün şahmını sağlar. Kapiller geçirgenlik faktörü, kemotaktik faktör, makrofaj aktivasyon faktörü, sitotoksik faktör ve ayrıca da interferon, bu şekilde yapılan lenfokinlerdendir.
b) B lenfosit, İnsanlarda yalnızca kemik iliğinde yapılan bu lenfositlerin yarı-ömrü kısa olup 4-5 gün kadardır. B lenfositleri, antijenik uyarı ile çoğalarak özgün antikorlar meydana getirir. Özellikle IgM olmak üzere immünglobülinlerin veya antikorların sentez ve salıverilmesi bakımından ileri derecede özelleşmiş hücreler olan plazma hücreleri, B lenfositlerinin farklılaşmasıyla meydana gelir. Bunların antijenleri tanıyan reseptörleri, terminal fragmanıyla lenfosit membranına bağlayan tam bir immünglobülinden yapılıdır.
Plazma hücreleri IgM, IgG, IgD, IgA ve IgE olmak üzere farklı tiplerde immünglobülinler salgılar.
Plazma hücreleri tarafından salınan antikorların; virüs notralizasyonu, bazı mikroorganizmaların lizisi veya opsonizasyonuyla fagositozlarının kolaylaştırılması gibi, bazen kompleman sistemiyle birlikte etkin olduğu koruyucu işlevleri vardır.
Plazmadaki IgD ve IgE konsantrasyonları çok düşüktür. Son yapılan çalışmalar, aynı B lenfositinin eşzamanlı olarak hem IgM hem IgD sentezleyebildiğini göstermiştir.
T ve B lenfositlerime oluşan bağışık yanıtlar (hücresel, sıvısal) birbiriyle yakın ilişki içindedir:
Kanda lenfosit
T ve B lenfositleri arasında spesifik antijenik faktörler aracılığıyla gerçekleşen doğrudan etkileşim: Antijen, T lenfositi tarafından yapılan, suda erir bir faktörü birleştirerek bu hücreler arasında bir köprü oluşturur ve böylece onun makrofaj yüzeyine bağlanmasını kolaylaştırarak onu lenfositlere taşır.
Antijene spesifik olmayan, suda erir mediatörlerin etkisi; B lenfositleri üzerinde pozitif düzenleyici etkiler gösterir ve bunların antikor salgılayan, olgun plazma hücrelerine dönüşmesini sağlar (yardımcı etki).
B hücrelerinin çoğalmasına neden olan allojenik faktör (AEF) ve B hücrelerinin plazma hücrelerine dönüşmesini sağlayan TRF (T hücresi replasman faktörü), günümüzde bilinen en önemli faktörlerdendir.
T helper etkisinin aksine, süpressör (baskılayıcı) T hücreleri, belirli B ve T hücresi klonlarmı etkileyerek bazen spesifik bağışıklık felcine yol açan depresif özelliklere sahiptir. Böylece bu hücreler B lenfositlerinin veya sitotoksik T hücresi ön-hücrelerinin farklılaşma olayı üzerinde negatif bir düzenleyici etki göstermektedir. Bu etki ya doğrudan, ya da T hücrelerinin işlevlerini baskılayarak gerçekleşmektedir.
Yardımcı T lenfositlerinin aksine, baskılayıcı T lenfositleri; B lenfositlerinin proliferasyonlarını etkilerken, sitotoksik T lenfosit ön hücrelerini doğrudan veya proliferasyonunda rol oynayan yardımcı T hücrelerini baskılar. Bu şekilde bağışık yanıt oluşması engellenir.
Ayrıca baskılayıcı T lenfositleri olgun plazmositlerin immünglobülin salgılamasını da engelleyebilmektedir.
Bağışıklık sisteminin özel hücreleri olan lenfositler özgünlüklerini, yüzey membranında yer alan ve genetik ya da somatik kökeni bilinmeyen antijen reseptörlerine borçludurlar.
Herbiri değişik alt tiplere sahip; T ve B lenfositleri olmak üzere iki çeşit lenfosit vardır.