Kitle iletişiminin akıl almaz boyutlara ulaştığı ve olağanüstü teknolojilerin kullanıldığı medya dünyasında kitle iletişim araçlarına karşı en zayıf ve korumasız kalanlar, hiç kuşkusuz çocuklar olmaktadır. Onların bu savunmasızlığı ve masumiyeti medya tarafından çok yoğun bir şekilde ticari kaygıların malzemesi yapılabilmektedir. Bilim ve teknolojideki gelişmelerden yararlanmak, bunlarla çocuklarımızı erken dönemde karşılaştırmamız kaçınılmazsa, olumsuz etkilerinden korumanın yöntemlerini de öğrenmeliyiz.
Çocuklar, küçük yaşta, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt edecek gelişim aşamasına gelmeden, televizyon başta olmak üzere medya araçlarının baskınına maruz kalmaktadır.
Bu durum çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Daha sağlıklı bir gelişme için anne babalara, medyaya, programcılara ve devletin ilgili kurumlarına görevler düşmektedir.
Televizyondaki haber, reklâm, klip gibi, çocukların ya şiddete maruz kalarak ya da geleceğin tüketici bireyleri olarak yetiştirilme amacıyla bir araç olarak kullanılması, ihmal ya da istismar edilmesine tanık oluyoruz.
Bu programlar içinde bu öğeleri içermedikleri ve çocukların yoğun bir ilgisini çekmeleri nedeniyle en masum görünenler çizgi filmlerdir. Anne babalar, çocuklarının televizyon karşısındaki bu yoğun ilgi döneminde kendilerine zaman ayırabilmekte ve onları g
önül rahatlığı ile bu eğlenceleri ile başbaşa bırakmaktadır.
Alie Çocuk ve Televizyon
Altı yaşından önce çocuklar zihinsel gelişim açısından işlem öncesi dönemdedirler. Bu dönem 2-7 yaşlar arasındaki dönemi kapsar. Bu dönemde çocuk konuşmaya başlamış, iletişimde giderek daha becerikli olmaya başlamıştır. Bu dönemde çocuk sebep-sonuç ilişkisini mantığa dayandırmadan, görünür koşullara göre kurar, anlık düşünce işleyişi vardır. Kavrama basit ve sınırlıdır. Nesneleri adlandırır, fakat sınıflayamaz, olayları mantık yoluyla birleştiremez. Örneğin, elindeki bardak düşüp kırıldığında kendi sorumluluğunu göremez. Nesneyi işlevi, açısından değerlendirir, yani bisiklet “binmek için”, çukur “kazılmak için” dir. Bu dönemdeki çocuklar değer yargılarını, ahlâk kurallarını “kavrayamaz. “Birçok tabağı kaza ile düşürüp kıran mı, yoksa bir tabağı kasıtlı kıran mı daha suçludur?” diye sorulduğunda “birçok ta-bağı kıran kişi suçludur” yanıtı alınır.
Bu dönemdeki çocuklar yakınları tarafından bencil olarak tanımlanırlar. Nedeni ise görüş ve değerlendiriş açılarının çok sınırlı olmasıdır.
Başkasının açısından göremezler ve davranışlarını başkaları için değiştiremezler. Bu dönemin diğer önemli özelliklerinden biri fenomenolo-jik nedenselliğin (örneğin, kötü düşünceler kazaya neden olur) ve ani-mistik düşüncenin (örneğin, hareket eden her şey canlıdır) varlığıdır.
Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri
7-11 yaşlar arası işlem dönemi başlar, soyut kavramlan anlama ve değerlendirme ancak daha sonraki yaşlarda gelişecektir. Çocuk artık nicel olan, gerçek olan ve algılayabildiği şeylerle düşünür ve eyleme geçer. Benmerkezci düşüncenin yerini artık işlevsel düşünce almıştır. Yani çocuk, kendi dışındaki şeylere de gittikçe genişleyen bir açı ile bakmaya başlar ve bir başkasının gcrüş açısından görmeye başlar. Kısıtlı da olsa mantıklı düşünce başlar. Belirli özelliklerine göre artık gruplandırma yapabilir. İki özellik arasında nedensellik bağı kurar ve sonuca varır. Bu dönemdeki çocuklar artık kuralların nedenini kavrayabilirler ve uyarlar. Değer yargılarını anlar ve kendi değer yargılarını geliştirmeye başlarlar. 11 yaş ile ergenliğin sonuna kadar olan dönemde ise genç, soyut düşünme, nedenselliği görme ve kavramları tanımlayabilirle yeteneklerine kavuşur ve geliştirir. Düşünce soyut, sistemli, mantıklı ve sembolik bir anlamda belirgin gelişmeler gösterir. Bu dönemdeki genç bir olayı açıklarken olasılıkları ve Olası ilişkileri eldeki verilere göre kurabilir. Dil kullanımı çok gelişmiş olup mantık kurallarını içerir ve dilbilgisi düzgünleşmiştir. Soyut düşüncenin gelişmesinin diğer kanıtları gencin bu dönemde felsefe, din, politika ve etikle ilgilenmesidir.
İşlem öncesi dönemde çocuklar olağandışı, şaşırtıcı her şeye gülerler. Değişik görünüm, değişik kılıklar gibi alışılmadık herşey onlarda şaşkınlık ve gülme doğurur. En çok tat aldıkları şeyler bu nedenle soytarılar, kuklalar, sirk hayvanları, çizgi filmler, düşen insanlar ve sakarlıklardır.
Çizgi filmlerde bu özellikler yoğun bir şekilde kullanıldığı için doğal olarak okul öncesi çocuklann yoğun bir ilgisini çekmektedir.
Genel olarak çocuk programlarının, belirli özellikleri taşıması beklenmektedir. Farklı programların farklı yaş ve gereksinimdeki çocuklar için hazırlanması, çocuk izleyiciye karşı sorumluluk ve saygı, çocuğun kendi başına bir değer olarak ele alınması ve çeşitli ekonomik ve siyasi baskıdan uzak tutulması, bu programlarda yeni bakış açıları ve yaklaşımlara açık olunması özellikleri bunların arasında sayılmaktadır.