Beslenmenin her anlamda doyurucu olabilmesi için yalnız fiziksel değil, duygusal ve ruhsal gelişmeye olanak veren bir ilişki içinde olması gerekir. Beslenmede problem yaşanmasının nedeni prematüre doğum ya da doğumdan sonra bebeğin sağlık problemleri nedeniyle hastanede kalmasının yol açabileceği travmatik deneyimler olabileceği gibi annenin içinde bulunduğu duygu durumu da olabilir. İşte bu nedenlerden birinin yaşanması beslenme deneyiminin bebek için keyifli bir deneyim ve uyarana dönüşen bir ilişki olarak gelişmesine engel olur. Beslenmede problem yaşandığında beslenmenin sağlayacağı tüm kazanımlar tehlikeye girer. Sözgelimi, bebekler bu eksikliği gidermek, duygularını geliştirmek için daha az uyuyup daha çok uyanık kalabilir ya da uygunsuz zamanlarda oynamak isteyebilirler. Bebek, beslenmeyi reddederek aslında beslenme ilişkisini reddediyor da olabilir.
Beslenmede ya da başka konularda sorun yaşayan bebekleri gözlemlediğimizde genellikle temelde anne bebek ilişkisinde bir sorun yaşandığı gerçeği ile karşılaşırız.
Aylık bebekte beslenme
Toplumda bebeklerin hiçbir şey hissetmedikleri yolunda yalnış bir inanış vardır. Oysa bebeklik dönemi uyaranlara en açık olunan dönemdir. Annenin doğum sonrası depresyon yaşadığı ya da çeşitli nedenlerle kendisini iyi hissetmediği durumlarda bebeği ile doyumlu bir ilişki kurması zorlaşır.
Başlangıçta bebekler dünyayı anneleri aracılığı ile dolayımlı olarak algıladıklarından özellikle annelerinin duygu durumlarına karşı son derece duyarlıdırlar. Annenin bebeğini mekanik bir şekilde emzirmesi ya da beslemesi, dünyaya tutunma ihtiyacı ile gelen bebeğin kapanmasına, tedirgin olmasına yol açar. Annenin ya da bebeği besleyen yetişkinin bebeğin elini tutması, onunla göz teması kurması, bebeği rahatlatır.
Bebeklerde beslenme problemleri
Bebekleri beslenme problemi yaşayan anneler konuyla ilgili olarak öncelikle çocuk doktoruna gitmeyi tercih ederler. Her türlü tıbbi muayeneden sonra aslında çocuğunun fiziksel anlamda sağlıklı olduğu kendisine söylenen anne yine ‘tatmin’ olmayarak nadiren de olsa psikologa gelir. Özellikle dikkatinizi çekmek istediğim konu, genellikle bu tür şikâyetlerde bulunanların babalar değil de anneler olmasıdır. Annelerin kaygısının babalara oranla daha fazla olması, beslenme probleminin aslında bir ilişki problemi olduğunun açık bir göstergesidir.
Beslenme, sadece bebekler için değil, bizler için de karın doyurmaktan daha fazla anlam ifade eder. Dostlarımızla yediğimiz yemekler bizim için fiziksel doyumdan çok duygusal olarak beslendiğimiz zamanlardır. Dostlarla yenen yemekte ilişkiler daha bir pekişir. Yemek yeme eylemi adeta bir seromoniye dönüşür. İşte aynı nedenle anne babaların bebeklerinin beslenme deneyimleri üzerine düşünürken daha çok karınlarının ne kadar doyduğu üzerinde durmak yerine, hem beslenme sırasındaki hem de genel anlamda aralarındaki ilişki üzerinde durmaları gerekir. Dünyaya tamamen yabancı olan bebek için doyumun yalnız fiziksel değil duygusal olması, her anlamda beslenmesi gerekir.