Depresyon nedir?Depresyon bir beyin hastalığıdır. Semptomları (belirtileri) tanımlanmış, tedavisi mümkün bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Halk arasında söylenen geçici, duygusal keder ve neşesizliklerden öte depresyon çok ciddi bir beyin rahatsızlığı olup, mutlaka iyi tanınmalıdır.
Depresyonun genel belirtileri nelerdir?Sosyal yaşamdan uzaklaşma, günlük aktivitelere ilginin azalması, sık sık ağlama isteği, kişisel bakımda özensizlik, umutsuzluk, kimsenin kendisiyle ilgilenmediği düşüncesi, alkol ya da madde kullanımına başlama, suçluluk duyguları, karamsarlık, yoğun kaygılar, kendine güvenin azalması, konsantrasyon güçlükleri, sinirlilik, uzun süren üzüntü, tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri, çoğalan ya da azalan enerji düzeyi, uykuda düzensizlik (aşırı ya da çok az uyku), iştahın aşırı artması ya da azalması, neşesizlik, hayattan keyif almama, tahammülsüzlük, cinsel istekte azalma, bakımsızlık, içine dönme, sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme, kendini değersiz görme, yorgunluk, kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme… Şeklinde sıralanabilir.
Depresyona girmede neler etkendir? Neler depresyona yol açar?Bugünkü bilgimize göre, depresyondaki en önemli yatkınlık etkeni kalıtım. Yani genetik faktörlerdir. Yapılan araştırmalar, depresyon geçiren kişilerin akrabalarında da depresyonun sık görüldüğünü gösteriyor. Çünkü yaşayan herkes, her gün pek çok sorunla, kederle karşılaşabilir. Ancak tamamı depresyona girmez. İşte burada karşımıza bir yatkınlık çıkıyor. İşte bu yatkınlığın altındaki sebep de kalıtımdır. Aile geçişliliğidir.
Beyin kimyasındaki bozulmalar (dopamin, serotonin, endorfin, melatonin… gibi beyin hormonlarındaki bozulmalar), beyin kanaması, beyin travması ya da beyin damar hastalıklarıyla ilgili geçirilmiş bir rahatsızlıktan sonra depresyon ortaya çıkar, alkol ve madde kullanımında depresyon ortaya çıkar, tiroit hormonundaki dengesizlikler ve guatr hastalığı, diyabet, yatağa bağımlı hastalıklar, mevsim dönümleri (sonbahar aylarında depresyon görülme oranı artar), vücut biyokimyasında değişiklikler (ergenliğe girme, menopoza girme, doğum…), fiziksel bir rahatsızlık tedavisinde uzun süreli kullanılan bazı ilaçlar, anemi, böbrek yetmezliği, kanser hastalıkları, hipertansiyonda depresyon ortaya çıkar. Bununla birlikte anksiyete bozuklukları (panik, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk), yeme bozuklukları (bulumia nevroza ve anoreksiya nevroza), duygu durum bozuklukları ve şizofreni gibi rahatsızlıkların ortak paydası depresyondur. Buradan da anlaşıldığı üzere depresyon bir biyolojik rahatsızlıktır. Eklektik felsefe yaparak depresyona işsizliğin, boşanmaların, ayrılıkların, kavgaların, hava, yol durumu… gibi sosyal faktörlerin de yol açtığını savunmak çok küçük bir oranda etkilidir.
Depresyon ile depresif duygu durum farklı şeyler midir?Farklılıktan öte bir ayrımları vardır.. Depresyonun belirtileri depresif belirtilerdir. Depresif belirtiler kimi zaman hepimizde görülür. Gün içerisinde depresif bir ruh haline bürünebiliriz. Kimi günler neşesiz, karamsar, tahammülsüz ve bakımsızızdır. Ancak bu bir sonraki gün bu durum geçebilir. Depresyon ise bir belirtiler topluluğu olup, yaşam kalitesini çok ciddi anlamda bozan, beyin biyolojisiyle ilgili çok ciddi bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Depresyonda teşhis için depresif belirtilerin hiç aksamadan en az 2-3 ay devam etmesi gerekir.
Depresyon çağımızın hastalığı deniyor. Bunun nedeni nedir?Doğru çünkü çok yaygındır. Dünya üzerinde tahminen 500 milyon kişi depresyonda. Ve bu rakam artıyor. Çocuklardan yaşlılara kadar her yaş grubunda görülmektedir. Kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla görülür. Dünya üzerinde yapılan çalışmalar her 100 kişiden 5-8’inde depresyon görüldüğünü göstermektedir. Bu oran toplumdan topluma farklar gösterir ki bizim toplumumuzda en sık görülen rahatsızlıklardan biridir.
Depresyon kaça ayrılır?Depresyon; Duygu durum Bozuklukları içerisinde tanımlanan ve Majör Depresif Bozukluk, Minör Depresif Bozukluk, Yineleyici Kısa Depresif Bozukluk, İki Uçlu Mizaç Bozukluğunda Maninin Karşıtı Depresyon Olarak ayrılır. Bununla birlikte ben özellikle Yaşa Bağlı Depresyon, Beslenme ve Depresyon, Evlilik, Cinsellik ve Depresyon, İntihar ve Depresyon, Alkol-Madde Kullanımı ve Depresyon, Mevsimsel Depresyon (Sonbahar Depresyonu) ve Fiziksel Hastalıklar ve Depresyon şeklinde bir ayrıma gidiyorum.
Depresyonun ülkemizde görülme oranı nedir? Kadın ve erkekte görülme sıklığı farklı mıdır?Depresyon ülkemizde en sık görülen rahatsızlıklardan birisidir. En sık görülen psikiyatrik rahatsızlıktır. Ülkemizde bir kadının hayat boyu depresyon geçirme oranı %24, erkeklerde %3’tür. Tedavi edilmeyen depresyon vakalarının %15’i intiharla sonuçlanmaktadır.
Depresyon teşhisiyle tedavi edilen hastaların %75’i kadın, %25’i erkektir. Depresyonun en yaygın olduğu yaş 30- 55 arasıdır. Meslek dağılımı olarak %35 oranında ev hanımları başta gelmektedir. Ev hanımlarını %18’le işçi ve işçi emeklileri, %15 memur ve memur emeklileri, %12 özel sektör çalışanları, %10 doğum öncesi ve sonrası depresyonu, %10 menopoz öncesi ve sonrası depresyonu olarak sıralanmaktadır.
Depresyonun tedavisi nasıldır?Depresyon teşhis edilmesi belirtilerinden dolayı son derece açık olan bir hastalık olmasıyla birlikte tedavisi de kesinlikle mümkün olan ve hastaların profesyonel tedaviye çok olumlu sonuçlar verdikleri bir psikiyatrik hastalıktır.
Depresyon tedavisinde iki yöntem kullanıyoruz:
İlaç Tedavisi: Farmakoterapi de denilen bu yöntem en esas, en geçerli ve en gerçek sonucu veren yöntemdir. Günümüz Tıbbı ve kimyasının ortaya çıkardığı ilaçlar depresyon tedavisi için son derece başarılı sonuçlar almamızı sağlamaktadır. Profesyonel bir hekim hastasının hastalığının şiddetine, yaşına, cinsiyetine, kilosuna… göre şu anda var olan ilaçlardan doğru bir kombinasyon seçerek çok başarılı sonuçlar elde etmektedir. Hekimlerin en çok yoruldukları konu ise; hastaların kilo yapıyor, uyku yapıyor gibi gerekçelerle ilaçları zamanında almamaları ya da kendilerinden kesmeleridir. Aslolan şudur ki; verilen ilaçlar kilo yapmazlar sadece iştah açarlar. Uyku ise ilk zamanlarda ortaya çıkan bir etkidir. Zamanla ilaçlar böyle bir etki yapmazlar. Bu sebeple psikiyatristin verdiği ilaçlar zamanında ve eksiksiz kullanıldığında çok güzel sonuçlar elde edilmekte ve depresyon tamamen ortadan kaldırılabilmektedir.
Psikoterapi: Psikiyatrist dışında kesinlikle psikoterapi eğitimi almamış hiç kimse psikoterapi yapamaz. Psikoterapi eğitimi almış Klinik psikologların psikoterapileri dışında NLP, Meditasyon, Yoga, Akupunktur, Hobi Kursları, Kişisel Gelişim Seminerleri, Reiki… gibi yollarla Depresyon tedavi edilemez. Tamamlayıcı dahi değildirler. Aksine kimi zaman hastalarımız üzerinde son derece olumsuz etkiler bırakarak hastalığı içerisinden çıkılmaz bir hale getirmektedirler. Psikoterapide İçgörü Yönelimli Psikoterapi, Bilişsel Psikoterapi, İnterpersonel Psikoterapi ve Davranış terapisi yöntemleri etkilidir. Depresyon tedavisinde psikoterapi ikincil düzeyde kullanılır ve etkili sonuçlar doğurur. Psikoterapi bir komşuyla veya bir dostla dert paylaşmaktan öte tedavi edicidir. Ve ısrarla tekrarlamak istediğim şey kesinlikle bir profesyonel psikiyatrist tarafından yapılmalıdır. Özel kural ve yöntemleri vardır ve bir meslek tecrübesi gerektirir.
Depresyon Kronikleşir mi?Bir kere depresyon geçirip iyileşen birinin tekrar depresyona girmesi mümkündür. Depresyonun yineleyici bir yanı vardır. Ancak bu mutlak böyle olacaktır denilemez. Dolayısıyla depresyon kronikleşir gibi bir kanaat tamamen geçerli değildir. Bazı bünyelerde kronikleşebilir de. Ancak Depresyonun yineleyici yanı vardır demek daha doğru olacaktır.
Melankoli ve Depresyon aynı şeyler midir?Hayır Depresyon ve Melankoli aynı şeyler değildir. Melankoli Depresyonun daha ağır daha yoğun ve daha şiddetli halidir. Tam bir hiçlik durumudur. Majör Depresif Bozukluktaki en son majör depresif ataktır. Melankoli; hayattaki tüm etkinliklerden tamamen zevk almıyor olma. Genelde haz verebilecek uyaranlara tepkisiz kalma, sevilen birinin ölümü kadar acı çekme, aşırı ve abartılı suçluluk duyguları, sabahları daha kötüleşme şeklinde depresyonun en yoğun ve şiddetli halidir.
Depresyon teşhisi konan ve tedaviye başlanan hastaya önerebilecekleriniz nelerdir?Öncelikle biz hastalarımıza hastalıklarını, hastalıklarının seyrini, ilaç kullanımıyla ilgili dikkat etmeleri gereken noktaları ayrıntılarıyla anlatırız. Hastalarımız yaptığımız görüşmelerde verdiğimiz bu öneri ve bilgilere sıkı sıkıya itimat ederlerse depresyonun ortadan kaldırılması için çok başarılı bir rota çizmiş oluyoruz. Bu sebeple hastamızın öncelikle hastalığını tanıması, kabullenmesi ve hastanın doktoruna güvenmesi gerekir. İlaç saatlerine sadık olmak ve kendiliğinden ilacı kesmemek esastır. Etraftan gelen kanaatlere inanmamak, bilimsel olmayan yöntemlerden medet ummamak (hoca, üfürük, falcılık…) gerekmektedir. Depresyon bir beyin hastalığıdır ve tıbben tedavisi mümkündür. Bunun dışındaki alternatifler yanlış ve çözümsüzdür.
Depresyondaki bir kişinin yakınlarına önerebilecekleriniz nelerdir?Hasta yakınlarına en büyük önerim; depresyondaki yakınlarının hastalıklarını önemsemeleri. Destek olmaları. Bir müddet hastadan yarar beklememeleri (ev işleri için, günlük işler için). Profesyonel olmayan hiçbir yardımda bulunmamalılar. Bir Profesyonelden yardım almasını sağlamalılar. Depresyondaki bir kişinin yakını olmak zor bir durumdur. Ancak bilinmelidir ki; depresyon, tedavisi %100 mümkün bir hastalıktır ve birazcık destek, kişinin depresyondan çıkması için yeterli olacaktır.
Her Mutsuzluk Depresyon mudur?Bu konuda hazırladığım güzel bir çalışma var ve bunu ileriki bölümlerde ayrıntılarıyla işleyeceğim ama çok sık yapılan bir yanlış olduğu için hemen cevap vereyim. Mutsuzluk Depresyon değildir. Mutsuzluk Depresyonun sadece bir belirtisidir. Yaşanılan mutsuzluk anlarını “ben depresyona girdim” şeklinde değerlendirmek yanlıştır. Özellikle de halk arasında mutsuz birine “sen depresyona girmişsindir” deyip bir de kulaktan dolma bir antidepresan önerilirse; gerçekte hasta olmayan birine ilaç uygulatılmış olur, bu da kişide daha başka sorunlara yol açar. Bu anlamda halkımızın günlük sıradan mutsuzlukları depresyon gibi algılamamaları gerekiyor. Bu hem depresyon gibi çok ciddi bir psikiyatrik rahatsızlığın da hafife alınması anlamında yanlıştır.