Bağışıklık sistemini güçsüz bırakan etkenlerin başında stress gelmektedir. Yapılan bir araştırmada, görüşülen kişilerin yarısından fazlasının iş stresine bağlı uyku sorunu, her beş kişiden birinin de depresyon şikayetinin bulunması, iş yaşamındaki yoğunluk ve stresin ve buna bağlı sağlık problemlerinin önemli boyutlarda arttığına dikkat çekiyor. O kadar ki görüşülen kişilerin dörtte biri, iş yaşamındaki stresin azalması karşılığında maaşlarından kesinti yapılmasına razı olduklarını belirtmişler
İş Stresi: Bireyin tehdit ve baskı unsurları karşısında duyduğu endişe ve gerginlik olarak tanımlanabilen stresin en önemli sebeplerinden birisi hiç kuşkusuz iş yaşantısı ve çalışma koşulları. Öyle ki; iş ile ilgili stres, “iş stresi” olarak ayrı bir başlık altında inceleniyor. Yaşamımızın üçte birini, birçoğumuzun ise daha fazlasını geçirdiği iş yerimiz, stres kaynaklarımızın çoğunun yuvası.
Yapılan araştırmalar “iş stresi”nden en çok etkilenen meslek gruplarını şöyle sıralıyor: Polisler, askerler, öğretmenler, doktorlar, taksi-Otobüs Şöförleri , call-center Çalışanları, borsacılar (dealer/broker), hava trafik kontrolörleri, öğrenciler. İş tanımındaki belirsizlik, zaman yetersizliği, kişiler arası çatışma, kariyer belirsizliği, aşırı sorumluluk, yoğun iş yükü, iş güvenliği, fiziki mekan ise “iş stresi”ni tetikleyen faktörlerin bazıları.
Stres Bağışıklık Sistemini Zorluyor: Uzun süreli kronik stres bağışıklık sistemini zayıflatıp, sağlığımızı tehdit eden durumlara neden olur:
• Vücudun enfeksiyonlara karşı direncini azaltır
• İnsanların üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını 3-5 misli artırır.
• Kanser, ülser insidansında artışa sebep olabilir.
• Sırt ve omuz ağrılarını artırabilir.
• Kalp krizi riskini artırır.
• Yorgunluğa, bitkinliğe yol açar.
• Metabolizmayı bozarak yaşlanmayı hızlandırır.
Oksijen: Herkesin hayatta kalmak için ihtiyacı olduğu oksijenin sağlığımıza zararlı olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Evet, aslında oksijenin iki yüzü vardır. Kötü olan yüzü ve iyi olan yüzü. Oksijen kullanan her canlı, “serbest radikaller” üretir. Serbest radikaller, hücreler oksijen tüketirken oluşurlar. yani serbest radikaller değişen oksijen molekülleridir
Serbest radikaller yaşam için gereklidir. Elektron taransferi enerji üretimi ve pek çok diğer metabolik işlevde temel oluşturur. Bu serbest radikaller kontrolsüz bırakılırlarsa, bağışıklık sistemimize zarar verme ve kronik hastalıklar gelişme riski ortaya çıkabilir. Bilim adamları 1954’lerden beri serbest radikallerin yaşlanma ve dejeneratif hastalıklara neden olduğunu bilmektedirler. Serbest radikaller, yaşadığımız her dakika oluşur ve büyük ölçüde vücudun kendi anti-oksidan ordusunun kontrolünde tutulmaktadır.
UV Radyasyonu: Bağışıklık sistemi, UV ışınları gibi çevresel faktörlerden kaynaklanan değişimlerden zarar görür. Bilim adamları, güneş yanıklarının insanlarda güneşe maruz kaldıktan sonra 24 saat ve daha fazla süre içerisinde kandaki beyaz kan hücrelerinin hastalıkla savaşım fonksiyonunda bir azalma görüldüğünü belirtmişlerdir. UV radyasyonuna sürekli maruz kalma vücudun bağışıklık sistemini etkileyen zararlara neden olabilir. Hafif güneş yanıkları insanlarda ki bütün cilt tiplerinin bağışıklık fonksiyonlarını baskı altına alabilir.
Yüksek gerilim hatlarının yaydığı radyasyon da insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyebilmektedir. Bu etkileşim, insanın bağışıklık sistemi bozup, hastalıkların başlamasına yol açabilmektedir. Yüksek gerilim altında yerleşik insanlar, başta kanser olmak üzere birçok hastalığın kapısını aralayan radyasyondan korunmak için buralardan uzaklaştırılmalı, daha güvenli başka bölgelere taşınmalıdır.
Kötü Beslenme: Beslenme vücudun direncine ve mikroplara etki edebilmektedir. Fazla yorgunluk, travmalar, yanıklar vb vücutta protein yıkımına ve böylece direncin azalmasına neden olur. Protein ve enerji bakımından yetersiz ve kötü beslenme durumlarında bağışıklık sisteminde görevli yapıların vücudumuzu savunma gücü zayıflar.
Beslenme yetersizliği özellikle çocuklukta hastalıklara yakalanma ve ölümde büyük rol oynamaktadır. Eksik beslenme enfeksiyonlara ve bunların komplikasyonlarına zemin hazırlamaktadır. Oluşan enfeksiyon da beslenmeyi bozar ve bağışıklığı azaltabilir.
Alkol: Alkol keyif verici bir madde olarak günlük yaşantımızda yer almaktadır. Alkolün, özellikle kronik alkol alışkanlığının, organizmanın immun savunması üzerinde olumsuz etkiler yaptığı kanıtlanmıştır.
Uykusuzluk: Uyku sırasında vücudumuz ve beynimiz dinlenirken bağışıklık sistemi dinlenmez. Aksine işgalci organizmalara karşı hazırlık yapar. Eğer iyi dinlenilmezse bağışıklık sistemi bozulabilir.
Yukarıda saydığımız etkenlerin dışında bazı ilaç tedavileri, yorgunluk, aşırı spor yapma, mevsimsel ve hormonal değişikliklerde immun sistemimizi zayıflatan faktörlerdendir.