Anne karnı ve bebeklik dönemlerini hesaba katmadığımızda insan hayatındaki en hızlı ve belki de en önemli değişimlerin yaşandığı dönemin ergenlik dönemi olduğunu kaydeden Psikolog Naciye Tokaç, “Somuttan soyuta, bireyselden evrensele, tekillikten çoğulluğa yönelen ergen yeni tanıştığı kavramların ve duyguların da etkisiyle, toplumun en dinamik unsurlarından olur. Ergenlik kendi sınırlarını test etme zamanıdır, sınırların keşfi ergenliğin sonunun yaklaştığının habercisidir. Ergenlik aynı zamanda kimlik kazanma, birey olarak kim olduğunu keşfetme özerklik geliştirme, sağlıklı bir bağımsızlık duygusu oluşturma, sosyal yakınlıklar geliştirme, başkalarıyla yakın ve özen gösteren ilişkiler kurma, özgüven geliştirme, toplumda başarılı ve yetkin bir üye olmadır.” diye konuştu.
Aile Çift ve Evlilik Terapisti Psikoterapist Uzman Psikolog Naciye Tokaç, ergenlik dönemi özelliklerini şöyle açıkladı:
“Sabırsızdırlar. Kararları çabuk değişir. Özgürlüklerine düşkündürler. Arkadaşlarına çok önem verirler. Kişiliklerine ve kararlarına saygı isterler. Çelişkileri vardır. Anne babaları ile kavga edebilirler. Kendilerine hiçbir şey olmayacağına inanırlar. Sınır koymayı bilmezler. Sorumluluklarını başkalarına yüklemeye eğilimlidirler. Ergenlik genlikle sağlıklı bir süreç olmakla birlikte klinik düzeyde sorun görülme oranı yaklaşık % 20’dir. Bazı psikiyatrik hastalıkların ilk başlangıçları genellikle ergenlikte yaşanır. Ergenlik öncesinde dikkat, duygudurum, dürtü kontrolü çeşitli bilişsel işlevler alanlarında sorunlar yaşayan bireyler, ergenlik sürecinde daha belirgin psikososyal risk altındadırlar. Aile içi ilişkilerde belirgin dalgalanmalar ve değişim yaşayan. Genç ergen anne babasıyla daha çok çatışır. Otoriteye daha çok karşı gelebilir. Sınırları test eder. Kimlik ve ait olma konuları gündeme gelir. Zaman algısında değişiklik olur. Kendini daha çok sıkışmış hissedebilir, beklemekte güçlük çekebilir. Ebeveynleri gözünden düşmeye başlar. Eskiden zaman zaman neredeyse mükemmel olarak gördüğü anne babasının aslında “hiçde o kadar iyi” olmadığını düşünmeye başlar. Ara sıra kendinden beklenmeyen çocuksu davranışlar gösterir. Anne babasından çok arkadaşlarıyla zaman geçirmeyi tercih eder. Odasında yalnız kalmayı, müzik dinlemeyi daha çok sevmeye başlar. Cinsel fanteziler, düşler ortaya çıkar. Erken ergenlik döneminin son bölümüne doğru cinsel dürtüler çok güçlenebilir. Bazen gününü cinsel fantezileriyle geçirebilir. Mastürbasyon yapmaya başlanır. Öfkeli ve alıngan olabilir. Bağımsızlık uğraşları başlar. Tutarsız ve dengesiz düşünce duygulanım ve fikirler görülür. Ergenliğin sonlarına doğru; kimlik ve dünya görüşü iç tutarlılık kazanır. Evlenme, iş sahibi olma ile ilgili düşünceler yoğunlaşır. Bu dönemde anne babadan geri çekilen duygusal yönelimin karşı cinse yönelmesinin sağlıklı olabilmesi için, çocukluk döneminde kendi hemcinsinden ebeveynle uygun ve sağlıklı özdeşimin kurulmuş olması gerekir. Sevgili ergen; Kendindeki olumlu yönlere odaklan ve onları daha da geliştir. Mükemmeli değil iyiyi hedefle. Hataları ve başarısızlıkları bir öğrenme fırsatı olarak gör. Yeni ilgi alanları edin. Değiştirebileceklerin ile değiştiremeyeceklerini birbirinden ayır. Hayatın tadını çıkarmayı unutma. Sorunları olan birilerine destek ol. Çocukluk dönemi duyguları ergenliği, ergenlik dönemi duyguları da erişkinliği etkiler. Davranış sorunları, kişilik ve kimlik gelişimi sorunları ve madde kullanımı olan bireylerde kendini kesme gibi davranış problemleri riski yüksektir. Gençlerin ihtiyacı olan kişi; onlara gerçekten değer veren, onlarla çatışmaktansa onları anlamaya çalışan, sabırlı ve tatlı sert, tutarlı davranan, kendi davranışlarıyla da onlara örnek olabilecek kişidir.”
Aile Çift ve Evlilik Terapisti Psikoterapist Uzman Psikolog Naciye Tokaç, ergenlik döneminde aile ile ilişkiler hakkında şu bilgileri verdi:
“Ergenin gelişim taleplerini karşılamayan hatta engelleyen bazı olumsuz geribildirimler değişim enerjisine belirli bir süre karşı koysa da zaman içinde değişim dinamiği başka yollarla enerjisini boşaltmaya çalışır. Çocuğunuz ne arkadaşınız ne de ihmal edebileceğiniz birisidir. Boşanmış anne babaya sahip olmak yada boşanmış bir ailenin üyesi olmak tek başına zararlı değildir. Önemli olan; aile üyelerinin arasındaki ilişkiler ve aile hayatının kalitesidir. Çocuklarla konuşurken ebeveynler eşleriyle aralarındaki sorunlardan ve ayrılma kararından çocukların hiçbir şekilde sorumlu olmadıklarını açıkça belirtmelidir. Çocuklarınızla eşinizle ilgili konuşurken; kesinlikle eşinizi kötülemeyin ve kimseyi suçlamayın. Unutmayın ki boşansanız dahi çocuğunuzun hayatı boyunca hem annesine hem de babasına ihtiyacı olacaktır. Çocuğunuzdan bunlardan birini silip atmasını beklemeyin. Onun ihtiyaçları ile ilgilendiğinizi, yardımcı olacağınızı bilmesini sağlayın. Göz göze iletişim kurmaya özen gösterin. Size bir şey söylerken; sıcak bir ifadeyle düşünerek yanıt verin. Ondan izin almadan sırlarını kimseye söylemeyin. Onu küçük düşürecek şekilde eleştirmemeye dikkat edin. Ona kızdığınızda sinirleriniz yatışıncaya kadar ceza vermeyin ya da suçlayıcı sözler söylememeye çalışın. Kendi duygularınızın ve hoşgörünüzün farkında olmaya çalışın. Onu dinlerken sözünü kesmemeye çalışın, sözlerini tamamlamayın. “Neden?” sorusu yerine daha çok “ne?” sorusunu söyleyin. Onun bir sırrını öğrendiyseniz bilmezlikten gelerek onun yalan söylemesine ve ilişkinizin zedelenmesine yol açmayın. Onunla konuşurken; büyüklerle konuştuğunuz ses tonu ve sözleri tercih edin. Ne yaparsa yapsın onu sevdiğinizi ve kabul ettiğinizi bilsin. Tutarlı olun. Örnek olun. Herhangi bir konuda çatışma yaşamadan önce çözüm üretmenin yollarını arayın. Onu da ilgilendiren konularda onunda fikrini alın. Ailenizin günlük rutinleri olsun ancak zorlayıcı olmayın sadece güven duymasını sağlayın. Gerçekçi ve uygulayabileceği hedefler koyun. Size itaat etmesini beklemeyin.”