Haemophilus influenzae tib b, yaşamın ilk yıllarındaki önde gelen bir bakteriyel menenjit nedenidir. Yeterli tedaviye rağmen hastaların % 5 kadarı ölür ve % 25-35 vakada da önemli nörolojik sekeller kalır.
Bu etkene bağlı pürülan menenjit Fransa’da yalnızca bebeklerde görülmektedir. Yenidoğan döneminde ender görülmekle birlikte vakaların % 80’i, 2-25 aylık çocuklarda; % 90’ı ise 1 aylık ile 5 yaş arasındaki çocuklarda ortaya çıkar.
ABD’de her yıl, 5 yaşından küçük çocuklarda 12.000 kadar pürülan menenjit vakası teşhis edilmektedir. Menenjitin ve diğer invaziv hastalıkların insidansı en çok, 6-7 aylık bebeklerde yüksektir.
Haemophilus influenzae tib b ayrıca epiglottit, sepsis, sellülit, septik artrit, osteomiyelit, perikardit, pnömoni ve otit de yapabilmektedir.
Kapsüler tip belirlemeleri, organizmanın 6 farklı tipi olduğunu göstermiştir (a, b, c, d, e ve f). Hemen bütün menenjitlerden ve diğer sistemik hastalıklardan, tip b sorumludur.
Tip b polisakkaridi saflaştırılmış ve bunun yapısı tanımlanmıştır, immünojen olan bu yapı ->3 riboz -B1 -> ribitol 1 fosfat – 5 -> veya PRP (Poliribozil-Ribitol-Fosfat) şeklindedir.
Anneden gelen pasif antikorlar bebeği, yaşamın ilk üç ayı boyunca korur. Bu antikorlar bazen, üçüncü ay gibi erken bir zamanda kaybolmaktadır. Bundan sonra artmaya başlayan enfeksiyon tehlikesinin en yüksek olduğu dönem, altıncı-on ikinci aylar arasıdır.
Aşılanma sonrası antikor cevabı, hastanın yaşıyla ilişkilidir. Aşıya pozitif cevap veren çocuk yüzdeleri 6. ay öncesinde yalnızca % 10’dur ama 6-12 aylar arasında % 40’a ve 12. aydan sonra da en az % 80’e yükselir; en yüksek cevap oranı, 2 yaşından büyük çocuklarda görülmektedir. Aşı sonrası serum fitresinin mililitrede 1 mikrogram olması, koruyucu etkinin elde edildiğine kanıt sayılır.
Bağışıklık süresi 1-3 yıl arasında değişir ve aşılanma sırasındaki yaşa ve aşı sonrası antikor titresine bağlıdır. Antikor titresi aşılanmadan 3 hafta sonra mililitrede en az 1 mikrograma yükseldiğinde bağışıklık, en az 6 ay devam edecek demektir.
Haemophilus influenzae tip b’deki PRP polisakkaridinin 18 aydan küçük çocuklarda yeterli immünojen etki göstermemesi ve rapel etkisinin de bulunmaması, kullanımını sınırlamaktaydı.
Bu polisakkaridin taşıyıcı bir proteinle birleştirilmesi, “T-hücresine bağımsız” bir antijen olma özelliğini ortadan kaldırır ve bebeklik dönemindeki immünojeniteyi özellikte artırır133.
Bu aşının boğmaca aşısıyla birleştirilmesinden çabuk vazgeçilmiş ve aşı, bunun yerine önce difteri toksidiyle ve daha sonra da tetanoz toksoidiyle beraber kullanılmıştır.
PRP polisakkarid/difteri toksoid beraberliği, bebeklerdeki ve 15 aylıktan küçük çocuklardaki immünojeniteyi artırır.
Finlandiya’da yapılan bir çalışmada bu aşının 3,4 ve 6 aylık çocuklarda yapılmasıyla % 90 oranında etki elde edilmiştir
Yakınlarda yapılan bir çalışmada LEPOVV ve arkadaşları, 90 difteri toksoidiyle birlikte yapılan uygulamadan sonra koruyucu antikor düzeyinin en az 4 yıl devam ettiğini bulmuşlardır.
Toksoidi bir protein taşıyıcısı olarak kullanılan bir diğer birleşik aşının tehlikesiz ve en çok bebeklerde immünojen olduğu kanıtlanmıştır.
Haemophilus influenzae tip b polisakkaridi + tetanoz toksoidi şeklindeki aşıyla ilgili ilk çalışmaların sonuçları, bu birleşik aşının 3, 4 ve 5. aylarda 10 mikrogram PRP+ 20 mikrogram tetanoz toksoidi dozunda kullanıldığında son derece immünojen olduğunu göstermiştir. Bu aşıyla birlikte aynı zamanda, vücudun farklı 1-2 yerine DPT-IPV aşısı uygulanmıştır. Serolojik çalışmalar antikor düzeylerinin ilk dozla anlamlı şekilde yükseldiğini, ikinci ve üçüncü dozların ise rapel etkisi yaptığını göstermiştir.