Halitosis, yani ağız kokusu, bilinen en eski sorunlar arasında. Güzel ağız kokusu için Hipokrat’ın önerisi; şarapla gargara yapma, anason ve bitki tohumu çiğneme yönünde olmuş.
Ağız kokusu, günümüzün de en yaygın sorunlarından biri, toplumda her iki kişiden birinde görülüyor ve sadece o kişiyi değil, çevresindeki herkesi etkiliyor. Hem özel hem de sosyal yaşamı sekteye uğratıyor, boşanma gerekçelerinde hatırı sayılır bir yeri olduğu gibi işten çıkarılma nedenleri arasında bile adı geçiyor.
“Birinci Sınıf Nefes” sloganıyla piyasaya çıkan ve Oslo Üniversitesi’nde geliştirilen ağız bakım ürününün tanıtım toplantısında konuşan Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Biren de ağız kokusunun yarattığı bireysel ve sosyal sorunlara dikkat çekti.
Kötü koku, ağız hijyenine dikkat edilmediği için gelişiyor. Yeterli temizlik yapılmadığında; ağızdaki bakteriler, proteinlerle buluşuyor, onları çözüyor ve ortaya sülfür gibi uçucu gazlar çıkıyor. Bu da kötü koku olarak etrafa yayılıyor.
Sabahları her insanda görülebilen fizyolojik ağız kokusunun normal olduğunu ifade eden Biren, patolojik olanları ise şöyle özetledi: “Diş eti problemi, diş çürüğü, kötü yapılmış köprü veya protez gibi ağız içine ait nedenlerden kaynaklanabildiği gibi fiziksel bazı hastalıklardan da kaynaklanabilir. Bunların başında ise sinüzit, tonsillit, farenjit gibi KBB hastalıkları, enterit, gastrit gibi sindirim sistemi hastalıkları gelir. Bir de nefes kokusu olabilir ki, bu da daha çok diyabet hastalarında görülen ve akcigerlerden gelen keton kokusudur.”
Bunlar kişinin elinde olmayan nedenlerden yani hastalıktan kaynaklanan sorunlar. Ancak hastalıklar tedavi edilirse ağız kokusu sorunu ortadan kalkıyor. Bir de kişisel hijyene özen gösterilmemesi, ağız bakımının yetersiz yapılması ya da yapılmaması sonucu oluşan kötü kokular var. Ülkemizin bu konudaki karnesi ise bir hayli zayıf.
“AĞIZ KOKUSU BİR HASTALIKTIR”
Ağız kokusunun hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Prof. Biren’e göre, sorununun yüzde 90 oranında nedeni; ağız hijyenine gereken önemin verilmemesi: “Fiziksel bir hastalık yoksa ve ağız hijyenine yeteri kadar özen gösterilirse ağız kokusu oluşmaz. Bunun için de günde en azı iki kez diş fırçalamak, diş ipi kullanmak, dil üstünü temizlemek ve ağız gargarası yapmak gerekir.”
Ağız kokusundan kurtulmada veya oluşumunu önlemede rutin ağız hijyenine ek olarak kullanılan bakım ürünleri de bir hayli etkili.
Bunlardan birinin de CB12 olduğunu belirten ve “Bu ürün, içindeki düşük konsantrasyonlu çinko ve klorheksidin sayesinde halitozise yol açan sülfür gazlarını yok ediyor” diyen Prof. Biren, ürünün sağladığı avantajı şöyle özetledi:
“Bakterileri ortadan kaldıran klorheksidin etken maddeli ağız gargaraları uzun süre kullanıldığı zaman ağızda metalik tat yaratıyor, tat alma duyusunu azaltıyor ve dişlerde renklenmeye yol açıyor. CB12’yi diğerlerinden ayıran föktür ise alkol içermemesi, içeriğindeki klorheksidin ve çinko miktarının bu tür istenmeyen etkileri yapmayacak kadar az olması ve etki mekanizmasının 12 saat gibi uzun bir süre olması. Sağlık açısından herhangi bir zararı yok ve uzun süreli kullanıma yönelik bir ürün.”
“BAKIM ÜRÜNLERİ AĞIZ FLORASINI BOZMAMALI”
Prof. Biren, ağız gargarasının bakterilerle savaşabilmesi için antiseptik, su, çinko ve gliserin içermesi, ayrıca ağız florasını da bozmayacak özellikte olması gerektiğine vurgu yaptı. Ağız kokusunun kötü bir sosyal etki yarattığının altını çizen Biren, “Farmakolojik olarak bu özellikleri içerdiği ve 12 saat boyunca ağız kokusunu önlediği için diş hekimi olarak ürünün günde iki kez kullanılmasını öneriyorum” dedi.
Ağız kokusunun varlığı ve derecesi halitometre ile belirleniyor. Genellikle üniversite hastanelerinde kullanılan halitometreye üflemek, ağız kokusunun miktarını, kokunun cinsini, gazların şiddetini belirlemek için yeterli oluyor.