MANTARLAR

Karanlık ve sıcak ortamı seven mantar, vücudumuza gizlice yerleşir. Mantar hastalığına yakalananların karşılaştığı ilk belirtiler ise karın şişkinliği ve tatlıya olan düşkünlüktür.

Mantarlar ne öldürür, ne de yararı vardır. Çünkü asalak yaşadığı bireyin, yani geçim kaynağının yok olması işine gelmez. Mantarlar asalak yaşarlar. Daha çok ölmüş bitkiler ve hayvanlar mantarların besin maddelerini oluşturur. Ancak besin maddesi olarak hiç de seçici değillerdir. Bu nedenle toprakta olduğu gibi, havada, suda, yiyeceklerimizde, evlerde ve hatta bazıları canlılarda toplu olarak bulunup, çoğalırlar.

ZARARLI OLANLAR

İnsan vücudunda eğer bir mantar sürekli yaşamaya ve ondan beslenmeye başlarsa zararlıdır. Bazı mantarlar kimyasal maddeler salgılayarak deri hücrelerini çözerler ve deri içine girerler. Bu olay bağırsak içinde de olabilir. Eğer bağırsakta beslenmeleri yeterli olmazsa, mantarlar bağırsak duvarının derin tabakalarına kadar iner ve kan damarları içine kadar girerler. Burada kan şekeri ile beslenirler. Mantarların kurnazca uyguladıkları bir yöntem, dış görünüşlerini insan bağışıklık sisteminin yabancı kabul etmeyeceği bir biçime sokabilmeleridir. Yani mantarlar çok iyi bir kamuflaj ustasıdırlar. Böylece bağışıklık sistemi mantarları kendi öz hücreleri sanır ve bunlarla mücadele etmez, yani mantarlara ses çıkarmaz. Ayrıca patojen (hastalık yapan) mantarlar mide asidine de dayanıklıdır. Oysa zararsız mantarlar (ekmek mayası, bira mayası) ve çoğu mikroplar mide asidinde ölürler. Özellikle şekerli besinlerin fazla tüketilmesi bağırsak mantarları için çok uygun bir beslenme ortamı oluşturur. Mantarlar, maya mantarları, küf mantarları ve dermatofitler olmak üzere üç grupta toplanırlar. Her gruptan mantarlar insanlara zarar verebilir ve çeşitli şikâyetlere yol açabilir. Örneğin, küf mantarlarından zararsız olanı (roquefort, camembert peynir küfleri) olduğu gibi, ölümcül hastalıklara neden olan zararlı küf mantarları da vardır. Eğer aşırı miktarlarda küf mantarları havaya karışırsa solunumla akciğerlere girerek, ağır enfeksiyona yol açar. Yaklaşık her 5 kişiden biri ya belirli bir süre mantar enfeksiyonu geçirmiştir ya da sürekli mantarla yaşamaktadır. Mantarlar sıcak ve ıslaklığı sever. Ayrıca sürekli olarak besin bulabilecekleri ortamı seçerler. İnsan vücudunda bu koşullar mantarlar için optimumdur. Yani vücudumuz mantarlar için sanki cennettir. En çok yerleşme yerleri de bağırsaklar, idrar yolları, deri, saçlar, tırnaklar ve solunum yollarıdır. Patojen maya mantarlarının oksijene gereksinimleri yok. Bu bakımdan ideal yerleşim yerleri ince bağırsaklardır. Burada mantarlar her zaman bol miktarlarda bulunan besin içerisinde yüzerler. İlk önce kendileri en önemli besin maddelerini alırlar. Artıkları asalak oldukları kişiye bırakırlar. Eğer vücut bağışıklık sistemi güçlü değilse mantarlar ince damarlara kadar yayılırlar ve böylece dolaşımla tüm vücuda ve her organa yayılırlar.

ENFEKSİYONLAR

Sadece belirtilere dayanarak mantar enfeksiyonu tanısı güçtür. En bilinen belirtilerden biri karın şişkinliğidir. Bir parça pasta, çikolata ya da bir porsiyon makarnadan sonra karın şişiyor ve ağrıyorsa, bu mantar enfeksiyonu için tipiktir. Karındaki bu şişme 37 derece sıcaklıkta mantarların şekerden gaz oluşturmasına bağlıdır. Karın o derece şişip, gerilir ki, kişide sanki patlayacakmış gibi duygu olur. Sindirim sistemi dışında ciltte de mantarlar yerleşebilir ve kaşıntılı, kepekli lekeler oluşturur. Ciltte mantar yerleşmeksizin de cilt belirtileri bağırsaktaki mantarların metabolizma ürünlerine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu belirtiler ilk bakışta nörodermit ile karıştırılabilir. Yıllarca başarısız tedavi edilmiş olan bu tür cilt hastalığının mantar tedavisiyle derhal kaybolduğu görülür.

PERFORMANSI AZALTIYOR

Mantar enfeksiyonları sıklıkla şeker hastalarının şikâyetlerine benzer şikâyetlere yol açar. Kişi kendini yorgun hisseder. Fiziksel ve zihinsel performans azalır. Bunun bir nedeni mantarların bağırsaklarda karbonhidratların büyük bir kısmını harcamaları sonucu vücudun şeker ihtiyacının karşılanamamasıdır. Vücuttaki şeker yetersizliğinin yol açtığı tatlıya karşı istek, kişinin fazla yemesine ve kilo almasına neden olur. Bundan dolayı çoğu mantar hastası fazla kiloludur. Bu kişilerin mantar tedavisinden sonra çoğu zaman normal kilolarına indiği görülür. Mantarlar bağırsağın normal fonksiyonu için gerekli olan bağırsak bakterilerine zarar verdiğinden, bağırsak mantar hastalığında kabızlık ya da sürekli ishal ortaya çıkabilir. Enfeksiyonunun klasik bir belirtisi alkoliklerde ya da sarılıkta olduğu gibi, karaciğerde bozukluktur. Çünkü mantarlar aynı zamanda alkol de üretir. Bağırsaktaki maya mantarları şekeri alkole dönüştürür. Oluşan alkol, özellikle karaciğer için çok toksiktir (zehirlidir). Mantar enfeksiyonu olan birçok kişi eklem ve kas ağrılarından yakınır. Bu şikâyetler muhtemelen mantarların çoğalması sırasındaki metabolizma ürünlerine bağlıdır. Bu durumda uygulanan romatizma tedavisinin yararı olmaz. Bağırsakta mantar enfeksiyonu olan birçok kişide sürekli olarak burun ve sinüs mukozasında şişme ve tıkanıklık olur. Bağırsak mukozalarında mantarların yaptığı tahriş, diğer mukozalara da – doğrudan mantar enfeksiyonu olmaksızın- yansır.

Mantarlar önce eksojenik (harici) ve endojenik (dahili) mantarlar olmak üzere iki gruba ayrılır. Eksojenik mantarlar deri, tırnak ve ayak mantarları diye üç grupta incelenir. Endojenik mantarlar iki grupta incelenir ve bunlar küf mantarları (aspergillus) ve maya mantarı (candida albicans) Küf mantarı olmadan maya mantarı yaşayamaz. Küf mantarı ve maya mantarlarının vücuda yerleşmesi bağırsak florasının zamanla tahribatıyla gerçekleşir.
Son yıllarda Almanya’da sürekli candida albicans’ın ne kadar tehlikeli olduğundan bahsedilmektedir, fakat bu mantarın neden bu kadar çok yayılabildiği ve nasıl olup da birçok hastalığa sebep olduğu konusunda pek bilgi yoktur.

Küf mantarı hem faydalı hem de zararlıdır.

a-) Faydaları:

1-) Tabiattaki artık maddeleri çürütür ve toprağa dönüştürür.
2-) Hayvan ve bitki artıklarını, ölülerini ve de insan artıklarını toprağa dönüştürtür.
3-) İmalat sanayinde üretim aracı olarak kullanılır.
4-) Vitaminlerin, enzimlerin ve antibiyotiklerin üretiminde kullanılır.

b-) Zararları:

1-) Odun, tekstil, kâğıt ve besinleri tahrip ederek milyarlarca zarara sebep olur.
2-) Bitki hastalıklarının baş sorumlusu olup, meyve ve sebzeleri tahrip eder ve büyük zarara sebep olur.
3-) İnsan ve hayvanlarda enfeksiyon ve alerji başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olur.
4-) Küf mantarlarının ürettikleri zehirler (mikotoksinler) kanser başta olmak üzere birçok hastalığa sebep olurlar.

Mantar türleri:

Mantarlar likenlerle birlikte yaşarlar. Likenler fotosentezle oksijen üretirler ve mantarlar da su ve mineralleri likenlere sunarlar. Böylece birlikte yaşam gerçekleşmiş olur. Antibiyotik ilaçların %25’e yakını küf mantarlarından elde edilir. Bu nedenle antibiyotik ilaçlar küf mantarlarının gelişmesi ve yayılması için ideal ortam oluştururlar.
a-) Maya mantarları: Candida albicans ve kryptokokken en önemlileridir.
b-) Küf mantarları: Aspergillus türleri, penicillum, mucor, botrytis, fusarium, alternaria ve cladosporium türleri en önemlileridir.

Mantarların yayılışı:

1-) Besinlerle küf mantarları yayılır.
2-) Kimyasal ilaçlar küf mantarlarının yayılmasına sebep olurlar, örneğin penisilin küf mantarından elde edilmiştir.
3-) Ağır metaller: Bakır ve cıva gibi küf mantarlarının yayılmasına sebep olur örneğin eskiden bakır kaplarla yenen yemeklerden dolayı sık sık zehirlenmeler olmuştur.
4-) Küf mantarını teneffüs ederek zehirlenme

Küf mantarı nerede bulunur?

Ahırlar, hayvan bulunan evler, hayvan yemleri, tahıl ambarları, nemli veya yaş odalar, ev tozu, eski koltuklar, eski döşeme, tam olarak kurumamış yeni binalar, ağaç mobilya ve laminant gibi tahta döşemelerde kullanılan kimyasal ilaçlar, mutfak, besin depolanan kilerler, klimalar, nemli havanın olduğu mekanlar, süs bitkileri, bitki artıkları, sabunlar ve kozmetik maddeler, diş macunları, kimyasal ilaçlardan: antibiyotikler, antialerjikler, antihistaminikler, kortizon ve mide-bağırsak ilaçları küf mantarları içerirler. Ayrıca kimyasal metotlarla hazırlanan ilaçlar örneğin B12-Vitamini, penisilin vb. Küf mantarlarından elde edilir. Bu da fayda yerine zarar verir. Bu nedenle doğal yollarla vitamin alınması doğru beslenilmesi ve doktorunuz tarafından verilen ilaçların kullanılması uygundur.

Mantar hastalıkları:

Deri, tırnak ve ayakta görülen mantar türleri genellikle mukozada mantar olduğuna işarettir. Küf mantarları nefes yolları ve sindirim sistemine, özelikle de mide-bağırsak mukozasına yerleşirler. Nefes yollarına yerleşmişse alerji, astım, alerjik bronşit ve mide-bağırsak mukozasına yerleşmişse besin alerjisi, migren, depresyon, hormon anormallikleri ve de mide-bağırsak rahatsızlıklarına sebep olurlar.

Mikotoksinler (mantar zehirleri):

Kronik bronşit, astım, psödo-krup, bronş karzinomu, ishal, kabızlık, bulantı, besin alerjisi, kronik bağırsak iltihabı (enterit), kalın bağırsak iltihabı (kolit), kalın bağırsak ülseri, psodö-alerji, alerji, alerjik astım, kronik bronşit, enfeksiyon ve çocuklarda hiperaktiviteye neden olur. Buna karşı kullanılan kortizonlu ilaçlar küf mantarının yayılmasına neden olduğundan hastalık daha da karmaşık bir hal alır ve daha başka hastalıklar da ortaya çıkar. Mikotoksinler organizmayı tarip eder, mutajenik (genetik değişim yaratan), kanserojen (kanser yapıcı ) ve teratojenik (organ ve dokuların özürlü olmasına sebep olan) etkilere sahiptir.

Küf mantarının zehirlerini yani mikotoksinleri üretmesi besin maddeleri ve hayvan yemleri ile mümkündür. Nemli ekmek hemen küflenirken, kuru ekmek asla küflenmez. Küf mantarı 0-40 derece arasında her zaman mikotoksin salgılayabilir. Küf mantarının mikotoksin üretimi durdurulamaz, fakat besinler hazırlanırken dikkat edilirse küf mantarının yayılması önlenir. En tehlikeli çavdar mahmuzu mantarıdır. Bu mantar ishal, kusma, bulantı, başağrısı, organların ölmesi, sinirlerin tahrip olması, kaslarda karıncalanma, kramplar, sara vb. Rahatsızlıklara sebep olur.

Küf mantarının en önemlileri:

1-) Aspergillus flavus
2-) Aspergillus fumigatus
3-) Aspergitus niger

Bunlar çok tehlikeli mikotoksik maddeler olan: Aflotoksin B1, G1, M1, Patulin, Ocratoksin A, Kojiasidi (Cojiasidi) ve Penisilinasidi üretirler. Bu mikotoksinler: Tansiyon düşürücü, mutajen, teratojen, kanserojenje, nefrotoksik etkiye sahiptirler. Küf mantarlarının ürettiği bazı zehirler ise östrojen (dişilik hormonu) gibi etkiye sahiptirler.

Mikotoksikozlar (Mikotoksinlerin sebep olabileceği hastalıklar):
İshal, kusma, mide ağrısı, ağız ve yutakta yanma, kas krampları, nefes alış-verişlerini felce uğratma, nabız zafiyeti, titreme, üşüme, eklem ağrıları, bazı uzuvlarda uyuşukluk, nefes darlığı, sara, hafıza kaybı, koma, romatizma, MS (multiple skleroz), Parkinson hastalığı, Lupuserythematodes (kılcal damarlardaki patolojik değişiklikler, kronik yorgunluk, hormon anormallikleri vb hastalıklar

Mikotoksikoz türleri:

a-) Eksojenik (harici) nedenlerle ortaya çıkan mikotoksikozlar:
1-) Küf mantarının yayılması, örneğin: Orman, tahıl tarlaları ve binalar
2-) Kimyasal ilaçlar ve ağır metaller, örneğin haşerelere karşı kullanılan ilaçlar.
b-) Endojenik (dahili) mikotoksikozlar:
1-) Mikotoksin içeren ilaçlar
2-) Antimikozitikalar (mantarlara karşı kullanılan ilaçlar)
3-) Küf mantarlarının ürettiği besinler

Bunlardan eksojenik mikotoksikozları tedavi etmek kolaydır. , fakat endojenik mikotoksikozlar çok problem yaratabilir. Endojenik mikotoksikozlar primeri (birinci) ve sekodori (ikinci) olmak üzere iki gruba ayrılır. Primer mikotoksikozlar direkt olarak küf mantarları tarafından sebep olunan rahatsızlıklar olurken sekondori mikotoksikozlar ayrıca bağırsakların, özellikle de ince bağırsağın tahrip olması nedeniyle daha karmaşık bir durum ortaya çıkar.

Mantarların semptomu (belirtileri)

1-) Maya mantarları şeker ve karbonhidratlarla beslenir ve bunlarda ürettiği zehirli gazlar şişkinlik yapar.
2-) Nefes darlığı ve kalp rahatsızlıkları: Karındaki gaz diyaframı yukarı doğru kaldırır. Sıkışan akciğer nedeniyle nefes darlığı ve sıkışan kalp nedeniyle de kalp rahatsızlıkları görülür.
3-) Dişeti ve dilde beyaz tabakalar oluşur fırçalama ve yıkama ile geçse de yeniden oluşur.
4-) Deride kaşıntıya sebep olur.
5-) Bağırsak mantarlarının aşırı şeker tüketmesi nedeniyle kişinin kanında şeker yetersizliği görülür. Vücudun şeker ihtiyacı giderilemediğinden kişi sürekli şekerli maddeler yer.
6-) Bağırsaklardaki mantarlar faydalı bakterileri yavaş yavaş yok ederek yerini alır. Bu nedenle de kişide kabızlık, ishal vb. Rahatsızlıklar ortaya çıkar. Bu mantarlar sonra idrar yollarına geçer.
7-) Kişi alkol içmediği halde ağzı alkol kokuyorsa buna bağırsak mantarlarının sebep olduğu alkol üretimindendir.
8-)Kronik mesane ve vajina iltihaplanması: Antibiyotik ilaçlar bakterileri öldürürken mantarların yayılmasına neden olur. Böylece daha tehlikeli ve sık sık iltihaplanmalar görülür.
9-) Eklem ve kas ağrıları: Mantarların salgıladığı mikotoksinler eklem ve kaslarda yoğunlaşarak ağrılara sebep olur. Bu ağrıların romatizmadan mı mikotoksinlerden mi olduğu anlaşılamaz.
10-) Yorgun, dermansız ve konsantre olamama: Vücut sürekli mantarlar ve zehirleri (mikotoksiler) ile uğraşmaktan kendini regenerasyon (yenileme) yapamaz ve kişi genellikle yorgun olur ve konsantre olamaz.
11-) Cinsel isteksizlik: Kişide enerji yetersizliği olduğundan, bu da cinsel isteksizliğe sebep olur. Ayrıca mantarların salgıladığı mikotoksinler hormon benzeri etkiye sebep olduğundan kadınlarda kısırlığa dahi sebep olabilir.
Mantarlar doğum kontrol hapları ile daha da çok yayılırlar, çünkü bu onların besinin oluşturur.
Mantarlar her insanda başka rahatsızlıklara sebep olabilir.

Kendini teşhis etme:

1-) Şişkinlik, kabızlık, ishal
2-) Makatta kaşıntı ve kızarıklık
3-) Mide ağrısı ve ağız kokusu,
4-) Dişte ve dile beyazımsı veya sarımsı pas gibi tabaka
5-) Aşırı yorgunluk, dermansızlık konsantre olamama, unutkanlık, isteksizlik
6-) Aşırı tatlı yeme isteği ve aşırı açlık duygusu
7-) Kasların titremsi ve kas ağrısı
8-)Nefes darlığı, burun tıkanması, kulak iltihaplanması
9-) Ense, omuz, sırt ve bel ağrısı
10-) Eklem ağrısı ve şişmesi
11-) Deride sivilce, saçların yağlanması, deride kuruma,
12-) Küf gibi pis bir koku
13-) Adet halinde aşırı ağrılar mantar enfeksiyonu nedeniyle
14-) Prostatit, kolit, ve faranjit gibi iltihaplı rahatsızlıklar
15-) Mesane iltihaplanması, instersistiyel sistit, cinsel isteksizlik
16-) Mikotoksinler migren, baş ağrısı, depresyon ve panik atağı tetikler
17-) Diyabet, kolesterol ve yüksek tansiyonu tetikler
18-) Kurdeşen, kaşıntı, polen alerjisi, besin alerjisi, alerjik astım
Bunlardan birkaçı görülürse mantar olabilir.

Küf mantarı nasıl teşhis edilir?

Defi-hacet testi: Defi-hacettenin (dışkı ) değişik noktalarından alına numuneler laboratuara gönderilir ve inceleme sonucunda mantar bulunursa tedaviye başlanır. Çoğu zaman defi-hacet testi yeterli olmamakta ve kişideki mantarlar teşhis edilememektedir. Bu nedenle şüpheli durumlarda kan testi yapılmalıdır. Hemagglutinasion test, yani kanda İmmünglobulin Tip M (İgM) kanda bir hafta gibi kısa süreli devriye görevi yapar, şayet İgM kanda varsa mantarda var demektir. İmmünfloreszenz testi: Burada kanda immünglobulin Tip G (İgG) olup olmadığına bakılır, şayet varsa vücutta bir aydır mantarlara karşı mücadele olduğunu gösterir.

Küf mantarının tedavisi:

1-) Besinlerin bozulmadan atılması gerekir, bozulunca tehlikelidir.
2-) Evin temiz tutulması ve küf mantarından korunması
3-) Kimyasal ilaçlar, özelikle de küf mantarının yayılmasın sebep olabilecek penisilinden ve kortizonlu ilaçlardan uzak durulmalıdır.
4-) Spor yapılmalı
5-) Hijyene dikkat edilmeli

Küf mantarı ve maya mantarı (cadida albicans): Unutulmamalı küf mantarı (aspergillus ve diğerleri) olmadan, maya mantarları (candida albicans ve diğerleri) yaşayamazlar ve mantarların yayılmasında Epstein Bar Virüsü çok önemli rol oynar.

6-) Mantarları besleyen Beyaz unlu mamüler; ekmek, mantı, makarna, tatlı yiyecekler ve tatlı içeceklerden uzak durulmalıdır. Tatlı yiyecek ve içecekler ve de hamurlu yiyecekler mantarların ana besinlerini oluşturur. Tatlı yiyecekler sadece baklava çikolata değil, kavun, karpuz ve üzüm gibi tatlı meyvelerde mantarları besler. Bu nedenle dikkatli beslenmek gerekir.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.