Metabolik Sendrom Nedir ?
Metabolik Sendrom dünyada giderek daha fazla sayıda insanı etkileyen önemli bir morbidite nedenidir. Pandemiye doğru ilerleyen bu büyümede, hareketsiz yaşam tarzının benimsenmesi ve beslenme alışkanlığında değişmeler gibi çevresel etkenler yanında, kalıtımla gelen bazı özellikler de rol oynamaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1998 yılında Metabolik Sendromu, diyabet, bozulmuş açlık glikozu, bozulmuş glikoz toleransı veya insülin direnci ile birlikte, hipertansiyon (>160/90mmHg), hiperlipidemi, santral obezite ve mikroalbuminüriden en az ikisinin olması olarak tanımlamıştır.
Metabolik Sendromun pek çok yönü henüz açıklanamadığı gibi fizyopatolojik bozuklukların birbirleriyle olan ilişkileri de tam olarak anlaşılamamıştır ‘ . Bu nedenle tanı için standardize edilmiş çeşitli kriterler kullanılmaktadır. Bunların en bilinenleri; WHO (Dünya Sağlık Örgütü) , Avrupa İnsülin Direnci Çalışma Grubu (the European Group for the Study of Insulin Resistance EGIR) , NCEP/ATP III (National Cholesterol Education Program/, Amerika Klinik Endokrinologlar Birliği (American Association of Clinical Endocrinologists AACE) ve Uluslararası Diabet Federasyonu (International Diabetes Federation IDF) tarafından yapılan tanımlamalardır.
En yaygın kullanılan tanı kriterleri WHO tanımlaması ve 2005 yılında güncellenen NCEP/ATP III tarafından yapılan tanımlamadır. NCEP/ATP IIItanı kriterleri Metabolik Sendromun değerlendirilmesinde günlük pratik kullanıma daha uygun parametreler içermektedir ve kriterlerden üç tanesinin pozitifliği tanı için yeterli olmaktadır.
ATP III kriterleri için önerilen değişiklikler ; bel çevresinin azaltılması ile lipidler ve hipertansiyon için mevcut değerler veya bunları düzeltmek için ilaç kullanıyor olması ve açlık serum glukozunun 100 mg/dl üstünde olması veya bunu düşürebilecek herhangi bir ilaç kullanıyor olması şeklindedir.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Metabolik Sendrom çalışma grubu tarafından 2007 yılında yayınlanan ulusal kılavuzda tanı kriterleri arasında insülin direncinin yer alması gerektiği savunularak aşağıdaki kriterler önerilmiştir.
Aşağıdakilerden en az biri:
• Diabetes mellitus veya
• Bozulmuş glukoz toleransı veya
• İnsülin direnci Aşağıdakilerden en az ikisi:
• Hipertansiyon (sistolik kan basıncı >130, diyaastolik kan basıncı >85mmHgveya antihipertansif ilaç kullanıyor olmak)
• Dislipidemi (trigliserid düzeyi >150 mg/dl veya HDLdüzeyi erkekte <40 mg/dl, kadında <50 mg/dl)
• Abdominal obezite (vücut kitle indeksi(VKİ) >30 kg/m veya bel çevresi erkeklerde >94 cm, kadınlarda >80 cm)
MS tanısı tüm dünyada giderek artan bir sıklıkla konmakta olup pek çok kişide obezite ve sedanter yaşam tarzı ile ilişkilidir. Metabolik Sendrom sıklığı faklı coğrafi ve etnik özelliklere göre değişiklik göstermekle birlikte küresel bir artış vardır. Metabolik Sendrom prevalansı bilindiği üzere tüm Dünya’da artış göstermektedir 100. Amerika Birleşik Devletlerinin en yüksek MetS prevalansına sahip olduğu, her 4 kişiden birinin MetS riski taşıdığı bildirilmektedir 33. Benzer şekilde ABD’de 1990-2001 yılları arasında erişkinlerde obezite prevalansı %74, diyabet ise %61 oranında artış göstermiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ nün bir çalışmasına göre; normal glikoz toleransına sahip bireylerin %10’unda, glikoz intoleranslı bireylerin %50’sinde ve tip 2 diyabetli hastaların %80’inde MetS görülmektedir. Türkiye genelinde yapılan MetS araştırması (METSAR)’na göre, 20 yaş üstü nüfusun üçte birinden fazlası (%35) MetS sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadır.
Kır-kent arasında önemli fark görülmezken, (kırsal bölgede %35.3, kentsel bölgede %34.8) cinsiyetler arası fark kadınların aleyhine olmak üzere (%29’a karşı %41) belirgindir 60. Türkiye’de değişik bölgelerde yapılan diğer araştırmalarda da MetS sıklığı, kadınlarda erkeklerden daha yüksek bulunmuştur 78–38–61. Kadınların çalışma hayatına katılımının düşük olması, teknolojik alandaki gelişmelerin yaşamı kolaylaştırması ve sportif aktivitelere zaman ayırmama gibi nedenlerle, Metabolik S özellikle kentte yaşayan kadınları tehdit etmektedir.
Türkiye metabolik sendrom araştırma grubunun (METSAR) yaptığı çalışmaya göre ülkemizde kentsel yerleşimlerde metabolik sendrom sıklığı ortalama % 33,82 dir.
METSAR’ın verilerine göre Türkiye’de 20 yaş üstü nüfusun 1/3’ üne yakını metabolik sendromludur. Bu durum Avrupa ve ABD verileriyle paralel bir sonuç göstermektedir.
Araştırmadaki diğer önemli bir sonuç ise kadın nüfusun erkek nüfusa oranla daha fazla risk altında bulunmasıydı. Türkiye geneli ortalaması metabolik sendroma yakalanma sıklığı oranı erkeklerde % 28,8 iken, kadınlarda % 41,1 olduğu saptanmıştır.