İnsan bilinçli yada bilinçdışı olarak birdizi savunma süreci başlatarak, bunaltıy? kendi denge ve uyumuna göre algılar. Bunalt? belirtileri bu durumun nedeniyle kar??la?tırılamayacak kadar şiddetliyse ve savunma mekanizması yetersiz kalan kişi bu belirtileri denetlemeyi başaramazsa bunaltı nevrozundan söz edilir. Bunaltı nevrozu en basit, en az karmaşık nevroz türüdür. Ama bunaltı nevrozu tanısının konabilmesi için önce bütün öbür bunaltı nedenlerinin araştırılıp elenmesi gerekir.
Bunaltı nevrozunun görüldüğü insanların çoğunda bazı ortak kişilik özelliklerine rastlanır. Bunlar genellikle bunaltıya e?ilimli, çocukluk ve ergenlik ça?lan güvensizlik içinde geçmiş, aileden gelen korkulan bulunan kişilerdir. Bunalt?da ki?ilik yapısı çok önemlidir; bunda kalıtsal ö?eler kadar özellikle anne babanın yeterince e?itici olmadığı durumlarda büyüme çağında edinilmiş davranış biçimlerinin de belirleyici etkisi vardır.
Kişilik özelliği olarak bunaltıya yatkınlık bütün bunaltı nevrozu hastalarında açıkça görülür.
Bazı psikanaliz okulları bunaltının olası nedenleri arasında doğum travmasının da önemli bir yer tuttuğunu savunur. Hatta bazı araştırmacılara göre do?um an?, özellikle ailesel yatkınl??? olan bireylerde ciddi sonuçlara yol açan psikolojik bir ?ok yaratabilir. Doğum travmasının yaşam boyu üstesinden gelinemez ve Freud’a göre doğum an?, bireyin ilk bunaltı deneyimidir.
Bunaltının öznel ruhsal belirtileri
- Korku
- iç sıkıntıs?
- Gerginlik
- Tehlike beklentisiyle duyulan korku
- A??r? kaygı ve a??r? uyanıklık
- Sabırsızlık ve huzursuzluk (yerinde duramama)
- Çabuk yorulma
- Dikkatin çabuk da??lmas?
- Bellek bozuklukları
- Uykusuzluk
Belirtileri
Bunaltı nevrozu çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Belli bir durumda, belirti nesnelerle kar??la??ld???nda ya da hiçbir görünür neden olmadan belirebilir. Bu tür nevroz belirtilerinin sıklığı, şiddet ve özellikleri ki?ilik yapısına ba?l? olarak bireyden bireye değişir.
Bunaltı nevrozunda bedensel (somatik) ve ruhsal (psikolojik) kökenli olmak üzere iki ayr? türden belirtilere rastlanır. Belirti ne kadar özgül, yani s?nırlan belirgin ve kesin ise o kadar büyük bir olasılıkla organik kökenlidir. Buna karşılık da??nık ve betimlenme, güç belirtilerin ruhsal kaynaklı olduğu dü?ünülür.
Bunaltı duygusal düzeyde korku. güvensizlik, huzursuzluk, hafif uyarılara aşırı yanıt verme ve saldırganlık gitgide belirtilerle ortaya çıkar. Dü?ünsel düzeyde hasta mantık yürütme ve dikkatini yo?unla?tırmada güçlük çeker. Bedensel bozukluklar arasında ise baş dönmesi gibi sinir sistemini ilgilendiren belirtilere, deriyle ilgili olarak avuç içi, ayak taban? ve koltukaltı terlemeleriyle solgunluk ya da ani yüz kızarmasına, kalp at??larının hızlanması gibi kalpdamar sistemi bulgularına, sindirim sisteminde mide bulantıs?, ishal,, kabızlık gibi yakınmalara, kas sisteminde hareket düzensizliklerine, ayrıca sık idrara çıkma gibi boşaltım sistemi belirtilerine rastlanır.
Utangaç ve güvensiz ki?ilik yapısıyla ba?lantıl? olarak geceleri kâbus görme, idrar kaçırma ve tik biçiminde bozukluklar ortaya çıkabilir. Bunaltının kronikle?miş olduğu kişilerde ise genellikle uyuma zorlu?u, derin uyuyamama ve kâbus görmeden ba?layarak ruhsal kaynaklı bedensel (psikosomatik) hastalıklara kadar varabilen belirtiler görülür.
Bu olgularda bunaltının uyarıcı işaret vermek biçimindeki işlevsel yarar?, artık kalmam??tır. Kişi akılla ba?da?mayan amaçsız işler yapmaya ba?lar. Ayrıca ölüm ve delirme korkularıyla beslenen derin bir kaygı içindedir.
Bunaltı krizlerinin özellikleri
Bunaltı krizi, gündüz ya da gece gelebilen, birkaç dakikadan birkaç saate kadar, hatta bazen daha fazla sürebilen, aynı gün ve gece içinde yineleyebilen nöbettir. Titreme, terleme ve a?lamayla birlikte hastada şiddetli panik görülür. Bazen bunlara görsel varsayımlar (halüsinasyon) ve ani ölüm korkusu da eşlik eder. Göğüs kafesinde sıkışma duygusuyla birlikte “hava açl???” belirir. Hasta sık soluk almaya ba?lar. Sonunda kanda kalsiyum düzeyi dü?er ve parmaklarda, ellerde ve ağız çevresinde duyarlılık belirir. Kas gerginliğine ba?l? ağrılarla, kafa arkası ve alında duyulan inatç? ba? ağrılarına sık rastlanır. Baş ağrısı ak?ama doğru artarak bütün ba?a yayılır. Ki?inin metabolizma ve sinir sistemiyle ilgili yapısal yatkınlıkları dışında bu bozuklukları ortaya çıkaran etkenler ikiye ayrılabilir. Bunlardan dış etkenler aile ve toplum kökenlidir. Kişinin aile çevresinde ve toplum içinde yaşadığı çok olumsuz ve acı veren deneyimler bunaltının başlıca dış etkenlerini oluşturur.
iç etkenler ise ruhsal çatışmalardan kaynaklanır. Doyucuru biçimde çözülemeyen ya da durdurulamayan ruhsal çat??malar, kişide sevgisiz kalma, öz denetimini yitirme, ekonomik çökme (iflas) gibi çok çeşitli korkulara neden olur.
Ayırıc? tan?
Bunaltı hem bedensel, hem de ruhsal nitelikli birçok hastalıkla kanıtırılabilir. Dolayısıyla ayırıc? tanı bütün bu olas?lıkların araştırılmasın? gerektirir. Vücudun herhangi sistemini ilgilendiren rahatsızlık belirtilerinin nedenleri ayrıntıl? incelemeler yapılarak ortaya çıkarılmalıdır. Yukarıdaki açıklama anımsanacak olursa şiddetli panikle birlikte görülen bunaltı krizi belirtileri önemli ölçüde miyokart enfarktüsünü taklit edebilir.
Ayrıca ruhsal çöküntü (depresyon) sendromu da belirgin bir bunaltıyla ortaya çıkabilir.
Tedavi
Bunaltı nevrozunun temeline inen tedavi ile bunaltı krizi tedavisi arasında ayrım yapmak gerekir.
Bunaltının öznel fiziksel belirtileri
- İstemsiz kas hareketleri
- Terleme
- Az kurumas?
- Titreme
- Çarpıntı
- Göğüste sıkışma
- Hava açl
- Ba? dönmesi ve “da??lma”
- duygusu
- Bedensel yorgunluk
- Bulantı
- “Boğaz düğümlenmesi”
- İştahsızlık
- Sindirim sistemi bozuklukları
- Sık sık idrara çıkma
- Gerginli?e ba?l? baş ağrısı
- Çeşitli fiziksel hastalık belirtileri
Bunaltı Çözücü İlaçlar: Öneriler ve Önlemler
Bunaltı çözücü ilaçlar miyasteni (kas zayıflığı) hastalığında kesinlikle kullanılmamalıdır.
Kronik solunum yetmezliği olanlarda çok dikkatle kullanılmalıdır. Ya?lılarda karaciğer ve böbrek yetmezliği tehlikesi nedeniyle düşük dozlarda verilmelidir. Ya?lı hastada yüksek dozlar zihin kar???kl???nın artmasına ve beyin ödemine yol açabilir.
?lacın görece yüksek dozlarda verildi?i durumlarda fiziksel ve ruhsal ba??mlıl??ın geli?ip gelişmedi?i sık aralıklarla kontrol edilmelidir.
Yat??tırıcılar kan yoluyla anne adayından bebe?e geçtiği için gebelikte kullanılmaları sakıncalıdır.
Ruhsal çöküntü olgularında yalnızca bunaltı çözücülerin kullanılması doğru değildir.