Kişinin sosyal yaşamındaki bozulmalar ve yoğun stres, cinsel hayattaki konsantrasyonu engelliyor… Ancak psikolojik nedenli sertleşme bozukluğu terapiyle kısa sürede yok edilebiliyor…
Tıp dilinde ‘erektil disfonksiyon’ (ED) olarak adlandırılan sertleşme sorununun ortaya çıkmasında, organik nedenler kadar psikolojik faktörler de etkili. ED nedenlerinin yüzde 70’inin organik, yüzde 30’unun ise psikolojik olduğu belirtiliyor.
Kişinin sosyal yaşamındaki bozulmalar (mesleği, çevresi ve parasal durumu gibi), cinsellik üzerine konsantrasyonu engelliyor. Depresyon ve aşırı heyecan nedeniyle de her yaşta ED meydana gelebiliyor. Hamile bırakma ve AIDS gibi hastalıkları kapma korkusu, evlilik dışı ilişkilerin doğurduğu stres ve aşırı heyecan sertleşme bozukluğunun diğer önemli psikolojik nedenlerinden… Türk erkeklerine özgü bir neden ise cinsel bilgilerin yanlış veya eksik olması.
Sertleşme bozukluğunun nedenleri
Sertleşme bozukluğuna neden olan en önemli etken ise ‘stres’. ED, en çok stresli mesleklerde ya da aşırı çalışanları tehdit ediyor. ED’nin yaşam kalitesini etkiliyor, erkekte kendine güveni azaltıyor.
Sertleşme bozukluğunun psikolojik yönü nedir?
ED ile psikolojik faktörler iç içe. Cinsel birleşme çok fazla konsantrasyon gerektiriyor. İstek olması, karşıdaki partneri beğenip beğenmemek, ona karşı cinsel arzu duyup duymamak, kişinin o anki ruhsal durumu gibi bazı psikolojik faktörler o kişide bir sertleşme olup olmasında, cinsel aktiviteyi başlatma ve sürdürebilmesinde etkin rol oynar. Özellikle beğeni çok önemli. Her erkek her kadına cinsel arzu duymuyor. Uzun ilişkilerde partnere ilgi azalıyor.
Erkeği olumsuz etkileyen faktörler neler?
En yaygın etken cinsel bilginin yanlış ya da eksik olması. Çocuklara hiç bilgi verilmemesi, cinsellikle ilgili her şeyin ‘ayıp ya da günah’ sayılması, bilgisizliğe ya da ‘yanlış mit’ dediğimiz aslı olmayan bilgilere sahip olmasına neden oluyor. Ayrıca AIDS gibi bir hastalık kapma, daha önce geçirilen kalp krizini yeniden geçirme, reddedilme, ereksiyon probleminin tekrarlayacağı gibi korkular da psikolojik nedenler arasında. Bir kereye mahsus bu durumu yaşaması yorgunluğa, uykusuzluğa, stresli ya da alkol almış olmasına bağlıdır. Hastalık olarak değerlendirilmez.
Birleşmenin hemen öncesinde “sertleşme olacak mı?” kaygısı sorunun çözümünü engellemekle kalmıyor. Giderek erkeği cinsel ilişkiden vazgeçmeye, soğumaya, cinsel isteksizliğe kadar götürüyor. Stres, aşırı çalışma, depresyon gibi başka bir psikiyatrik hastalığın bulunması problemin ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Hafta içi performans kötü!
Depresyon ilesertleşme bozukluğunun ilişkisi nedir?
Sertleşme bozukluğuna bağlı depresyon gelişebiliyor. Ya da depresyona ve depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanlara bağlısertleşme bozukluğu oluşabiliyor. Önce depresyon tedavi ediliyor. ED yapmayan ilaçlar kullanılıyor.
Stres ve aşırı çalışmanın rolü nedir?
Stresli mesleklerde çalışanlar risk altında. Bütün hastalar “Haftaiçi o kadar yorgun geliyoruz ki bir de onu yapacak halimiz kalmıyor” diyor. Cinsellik artık sadece tatilde, hafta sonunda yapılacak bir şey gibi görülmeye başladı. Hafta içi cinsel hayatları hiç yok, hafta sonu bir iki kez gibi. Hafta içi cinsellik kötü
Sorun, terapiyle çözülüyor
Ekonomik kriz arttıkça insanlar daha fazla çalışmak zorunda kaldı. İnsanların ya iş saatleri uzun ya da ikinci bir işte çalışıyor. Çalıştıkça da hem onun stresi, hem çalışma saatlerinin uzun olması yorgunluğa, dolayısıyla cinselliğe ayrılan beyin gücü, zaman, beden enerjisi azalıyor. Günün içinde aklına bile getirmiyor.
Nedenin psikolojik olup olmadığı nasıl anlasılıyor?
Cinsel öykü alıyoruz, sorular soruyoruz. Örneğin şu soruları yöneltiyoruz: “Sertleşme cinsel etkinliğin başında mı oluyor? Oluştuktan sonra istek ve uyarılma devam ederken kayboluyor mu? Kaybolduğunda yeniden oluşuyor mu? Cinsel birleşmeye kadar ereksiyon sürüyor mu? Boşalma sırasında sertleşme oluyor mu? Sertleşme kayboluyorsa boşalma oluyor mu?
Eğersertleşme bozukluğu birdenbire başlıyorsa, zaman içinde değişkenlik gösteriyorsa -birkaç gün iyi, birkaç gün kötü gibi bunu öğreniyoruz. Süresi ya da tatil gibi farklı ortamlarda değişiklik oluyorsa bu önemli… Eğer sabah ereksiyonu varsa nedeni psikolojiktir, yoksa organik bir neden aranmalıdır.
Eşinin hangi tavırları etkiliyor?
Kadın ve erkekteki en büyük problemlerden biri cinsel organlarını tanımamaları. Kadın eşinin cinsel organına bakamıyor, dokunamıyor, tiksiniyor. Özellikle meniden tiksinme, rahatsız olma var. Bedenleri karşılıklı kabulleniş olmayınca erkek kendine güvenini yitiriyor. Erkek bunu kötü yaşıyor, kendini aşağılanmış hissediyor.
Terapide neler yapılıyor?
Terapide çiftleri birlikte alıyoruz. Sorunun çözülmesini hızlandırıyor, çiftlerin aralarındaki iletişimi arttırıyor. Öncelikle çiftlerin cinseliğini bir bedensel haz olarak yaşanması bunu sınav gibi görmemesi, cinsel ilişkiyi birleşme ve orgazmdan ibaret değil duyusal ve bedensel hazzın paylaşılması olarak görmesi için uğraşıyoruz. Kaç yıllık evli olursa olsunlar, cinsellikle ilgili hiçbir şey konuşmuyorlar. Eşine nelerden hoşlandığını ya da hoşlanmadığını söylemiyor, ön sevişmeye önem vermiyorlar. Kadın eşine yük olacağını, onun zamanını aldığını düşünüyor. Erkeksertleşmeme sorununu dünyası yıkılmışcasına yaşıyor. Kadına sorduğumuzda ise “Benim için o kadar önemli değil” diyor. Erkeği hem şaşırtıyor hem de rahatlatıyor bu cevap.
Sertleşmeyi artıran ev ödevleri!
Sertleşme sorunuyla gelen çiftlere bazı ev ödevleri veriliyor, bunlar;
• Birbirinize hoş davranın,
• Kavga etmeyin,
• Ayrı kalmanıza neden olacak uzun süreli seyahatlarden kaçının,
• Bir süre evde yatılı misafir kabul etmeyin,
• Birbirinize dokunun,
• İyi bir cinsellik için ereksiyon ve cinsel birleşmenin zorunlu olmadığını, ön sevişmenin önemli olduğu bilin,
• Çiftler temizliğe önem vermeli, ödevlerden önce her ikisi de duş alıp yatağa girmeli,
• Ev ortamının uygun olması şart.
• Bu aşamada kadınlara da pek çok görev düşüyor: Daha sabırlı ve anlayışlı olması, eşini aşağılamaması, terslememesi, alay etmemesi gibi… “Üzülme tekrar deneriz” gibi sakinleştirici bir rol oynaması lazım. Destekleyici, yanında yer alan bir rolü olmalı. Kadınların eşlerinin gözünde çekiciliklerini arttırması gerekli…
Erkeğisertleşme bozukluğuna iten yanlış bilgiler
1. Erkek cinsel ilişkiyi her zaman ister ve her zaman hazırdır; yanlış!
Bu inanış hem kadının, hem de erkeğin böyle bir beklentiye girmesine neden oluyor. Cinsel eylem, başarmak zorunda olunan sınav gibi görülüyor.
2. Erkek cinsel ilişkinin sorumluluğunu üstlenmek ve yönetmek zorundadır; yanlış!
‘İlişkiyi hep erkek başlatacak, idare edecek’ görüşü kadını pasif yapıyor. ‘Erkek aktif olmalı’ düşüncesi pek çok soruna neden oluyor… Kadın başlattığı zaman ‘kötü kadın’ gibi algılanıyor.
3. Sevişme cinsel birleşmedir, onun dışındakiler önemli değildir; yanlış!
Sevişmek mekanik bir şey değildir… Dokunmak, okşamak, öpücükler çok önemlidir.
4. Erkeğin penisi sertleştiğinde en yakın zamanda boşalmak zorundadır; bu da yanlış!
Birleşmeyi uzatmak, devam ettirmek, cinsel hazzı arttırmak gibi bir şey kabul edilmiyor. Ama gerçek olan bunlar.
5. Tüm cinsel yakınlaşmalar cinsel birleşmeyle sonuçlanmak zorundadır; yanlış!
Çiftler yakınlaşmaların sonucunda rahatlar, dokunmaların sonunda sarılarak uyumak da büyük mutluluk verebilir.
6. Erkekler bazı duygularını belli etmemelidir; doğru değil…
7. Sevişmek cinsel organda sertleşmeyi gerektirir; yanlış.
(Özellikle ED’de çok önemli. ED geliştikten sonra problemin sürmesinde çok etken.)
8. Erkeğin sertleşmemesi eşini çekici bulmadığı anlamına gelir; doğru değil…
9. Erkek ya da kadın sevişmeye “Hayır” diyemez; yanlış.
Bir neden de ‘kanlı çarşaf geleneği’
Anadolu’da hala yaygın olan ‘ilk gece kanlı çarşaf gösterme geleneği’ desertleşme bozukluğunun psikolojik nedenleri arasında önemli bir yere sahip. Çarşaf gösterme zorunluluğunun doğurduğu baskı, erkekte sertleşme sorunuyla sonuçlanabiliyor. Düğün telaşı, yorgunluğu, gerginliği altında çiftlerden cinsel birleşme beklenmesi, stresli bir ortamda üstelik kapıda akrabaların beklemesi erkekte isertleşme sorununa kadında ise vajinismusa (kasılma nedeniyle birleşememe) neden oluyor.