Kadınlarda yumurtalık kistleri de kilo yapar mı?
Her kist kilo yapmaz, ancak “polikistik över sendromu” denen hastalık kadınlarda kilo artışı ve şeker hastalığına yatkınlık yapmaktadır. Bu hastalarda tüylenme ve âdet bozukluğu da vardır. Teşhis için hormon tetkiklerinden ve yumurtalık ultrasonundan yararlanılır. Tedavide bu hastalığa yönelik ilaç, uygun sağlıklı diyet ve egzersiz uygulanır.
Testosterona ve östrojene bağlı kilo artışı
Kilo artışı yapan diğer hormon hastalıkları nelerdir?
Biraz önce belirttiğim gibi böbreküstü bezinin aşırı çalışması durumunda bu bezden fazla miktarda “kortizol” hormonu üretilir. Kortizol hormonunun fazlalığıysa, vücutta özellikle karın ve ensede yağ birikimine ve şişmanlığa neden olur. Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan kortizon ilacı da aynı mekanizmayla kilo alınmasına neden olmaktadır.
Kadınlarda süt salgılatan hormon olarak bilinen “prolaktin” hormonunun fazla salgılanması da kilo almaya yol açan bir hormon bozukluğudur. Prolaktin hormonu beynimizde bulunan hipofiz bezinden salgılanır. Hipofiz bezindeki tümörler aşırı prolaktin hormonu salgıladığında âdetlerde bozulma, memeden süt gelmesi, tüylenme ve kilo alımı gözlenir.
Erkeklerde testosteron isimli erkeklik hormonunun az salgılandığı veya kadınlarda kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen hormonunun yumurtalıklardan az salgılandığı durumlarda da kilo artışı meydana gelir. Seks hormonları dediğimiz bu hormonların azalması kilo alınmasına neden olmaktadır. Özellikle ergenlik döneminde aşırı kilo alan erkek çocuklarında seks hormon azlığı olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır.
Bunun dışında büyüme hormon azlığı ve kandaki kalsiyum düşüklüğü de kilo alımına neden olmaktadır.
Bazı virüsler veya bağırsak florası değişikliği şişmanlık yapar mı?
Bazı bilimsel çalışmalarda, “adenovirüs-36″ enfeksiyonunun tavuk ve farelerde şişmanlığa yol açtığı ve insanlarda da bu virüse ait antikorların şişman kişilerde daha fazla olduğu saptanmıştır. Şişman olmayan insanlarda adenovirüs-36 enfeksiyonu sıklığı yüzde 5′ken, şişmanlarda bu oranın yüzde 20-30 olduğu belirlenmiştir. Şişmanlığa bu virüsün neden olduğunu söyleyebilmek için daha fazla araştırma yapmaya ihtiyaç vardır. Diğer bir araştırma alanı ise şişman kişiler ile normal kilolu kişilerin bağırsak flo-ralarındaki bakterilerin, yani mikropların farklı olup olmadığıdır. İlk çalışmalar bağırsak florasının şişman kişilerde farklı olduğunu göstermiştir. Bu konu çok ilginç ve üzerinde daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulan bir konudur.
Bazı şişman kişiler diyet yaptığı halde zayıflayamıyor. Bunun nedenini açıklayabilir misiniz?
Bu kişilerin zayıflayamamasının başlıca nedeni sağlıklı beslenmemeleri ve hareketi artırmamalarıdır. Bunları yaptığı halde zayıflayamayan kişilerde hormonal bir bozukluk veya genetik bir hastalık olma olasılığı yüksektir. Bu kişiler bir endokrinoloji uzmanına başvurmalıdırlar. Ayrıca kullanılan doğum kontrol hapları, depresyon ilaçları da kilo vermeyi engelleyebilir.
Sıklıkla karşılaşılan bir durum ise, belirli bir kilo verdikten sonra, daha fazla kilo verememektir. Bunun nedeni vücudun kendini koruma mekanizmasıdır. Bu koruma mekanizmalarından biri, kalori azalınca tiroit hormonu olan T4′ün T3′e dönüşümünü sağlayan 5′ -deiyodinaz enziminin çalışmasında bir yavaşlama olmasıdır. T4 hormonundan T3 hormonu az oluştuğu için, metabolizma biraz yavaşlar ve bu durum da kilo vermeyi önler. Bu nedenle zayıflayamayan kişilerde tiroit hormon tetkiklerinin incelenmesi gerekir. Özellikle hipotiroidi denilen tiroit yetmezliği varsa kilo vermek çok zordur. Bu hastalığın bir endokrinoloji uzmanınca tedavisi gerekir.
Kilo vermeyi engelleyen diğer bir durum kandaki bazı minerallerin azlığıdır. Örneğin kanında kalsiyum, magnezyum ve selenyum eksikliği olan kişiler daha zor zayıflar. Bu minerallerin ölçülerek eksikse alınması kilo kaybına fayda sağlar.
Kilo vermeye başladıkça kanımızda “ghrelin” hormonu artmaya başlar ve bizi yemek yemeye yönlendirir. Beyinden salgılanan “öreksin” isimli hormon da yemek yemeyi artırmaktadır.
Görüldüğü gibi vücudumuz, salgıladığı hormonlarla, devamlı kilo vermeye karşı direnç gösterir. Belirli miktarda kilo verildikten sonra, vücut yeni duruma karşı bir denge sağlamaya çalışır ve kilo kaybı azalır, bazen durur. Bu kişiler ümitsizliğe kapılmayıp sağlıklı beslenme ve egzersize devam etmeli hatta egzersizi biraz daha artırmalıdırlar.
Kilo verirken önce hızlı bir kayıp oluyor, ama sonra kilo kaybı yavaşlıyor. Bunun nedenini öğrenebilir miyiz?
Kilo kaybının iki dönemi vardır. İlk dönem hızlıdır. Bu dönemde karaciğer ve kaslarda depolanan glikojen adındaki şekerin ve proteinlerin yıkımına bağlı olarak belirgin bir sıvı kaybı olur ve 24-48 saat içinde glikojen depoları azalırken, vücuttan su atılır. Kişi de hemen kilo verdim diye sevinir.
Bu dönemden sonra yağların yakılması evresi gelir ki, bu evrede başarılı olmak için spor yapmak, yürümek ve gün içinde hareketli olmak büyük önem taşır. Eğer bunlara dikkat edilmezse kilo kaybı durur.
Bu arada tiroit bezi hormonları çalışmayan veya kan insülin hormonu yüksek kişilerde de kilo kaybı zor olur. Bu kişilerin mutlaka bir endokrinoloji uzmanına başvurmaları ve uygun tedavi almaları gerekir.