Şu anda onkolojinin en çok üzerinde durduğu alanlardan biri kanser hastalarında hedefe yönelik tedavi. Son bir yıl içinde kanser tedavisindeki başarı oranını yüzde 15 kadar artıran bu alandaki gelişmeler, özellikle kalınbağırsak ve akciğer kanserlerinde kullanılıyor.
Peki bu yaklaşımın getirdiği yenilik ne? Bu soruyu basitçe şöyle açıklayabiliriz:
Bir yıl öncesine kadar kanserli hücreleri öldürmek için kullanılan en yaygın ilaç kemoterapiydi. Çok etkili bir tedavi olmasına karşın kemoterapinin vücudun kanserli olmayan hücrelerine zarar vermesi maalesef kaçınılmaz:
Saçları döküyor, ağızda yaralar oluşturuyor, uzun süre devam eden ishale, yorgunluk hissine, bulantıya neden oluyor…
Ancak hedefe göre geliştirilen yeni ilaçlar sayesinde kanser hastaları kemoterapinin hiçbir yan etkisinden zarar görmüyor. Bu ilaçların esası, kanser hücrelerinin üzerindeki bazı işaretleri tanımaya dayanıyor. Bunu şöyle detaylandırmak mümkün: Kanserli hücreler üzerinde normal hücrelerden farklı bazı reseptörler bulunuyor. Ve bu reseptörlere belli moleküller bağlandığı zaman kanser daha hızlı biçimde ilerliyor.
Ancak, şu anda Türkiye’de de kullanılan yeni ilaçlarla, yapay moleküller yaratılıyor ve bunlar kanserli hücrelere aktarılıyor. Tümöre kilitlenen bu ilaçlar, kanserli hücrelerin hızlı biçimde bölünmesini engelliyor. Yani tümör daha büyümeden olduğu yerde sabitleniyor.
Bu sayede hasta tedavinin hiçbir yan etkisini görmüyor, öyle ki çoğu zaman hastalar tedaviyi aldıklarını bile fark etmiyor.